www.ideayayinevi.com |
KAVRAMLAR Açıklama; Belit; Biçimsel Mantık; Bilgi; Bilim; Bilim Felsefesi; Brown Devimi; Doğa; Doğa Felsefesi; Deneyim; Eşölçümsüzlük; Geometri; Görgücülük; Kalkülüs; Kavram; Kozmoloji; Kuram; Mantık; Matematik Felsefesi; Nedensellik; Pozitivizm (Olguculuk); Quantum Mekaniği; Realite; Simgesel Mantık?; Tanıtlama; Yasa; Yöntem; Us; Uzay; Uzay-Zaman-Özdek; Video; Video 2; |
|||
ADLAR Einstein; Feynman; Hegel; Kuhn, Thomas; Laplace; Newton; Ørsted; Viyana Çevresi; |
|||
DIŞSAL BAĞLANTILAR Quantum Physics And The Nature Of Reality; The Scale of Universe; |
Doğanın ve Tinin bilgisi insanın belirlenimidir. İnsana bilgisizlik yüklemek ona bilme gücünü yüklemektir. Doğanın ve Tinin bilgisi de insanın insan olması için tıpkı estetik ve etik gelişim gibi saltık olarak zorunludur. Bu olmadığında, insan henüz kendisi değildir, henüz bütün insan değildir. Görgül bilgi bu yarı-insana aittir, onun fenomenal denilen bilincidir, gerçek bilgi değildir, ve bu nedenle görgül bilimler kendilerinden daha iyisinin | arayışı içindedirler. Bilim Felsefesi adı verilen bu arayışta doğrudan doğruya insan Usunun Doğanın ve Tinin bilgisine yetenekli olduğu varsayılır. Bu olanak Doğa ve Tin alanlarının özsel olarak ussal olmalarına bağlıdır. Bu sayıltıyı bilgiye yükseltmenin kendisi bilimin işidir ve bu özsel ussallığın bilimi Usun Bilimi, Mantık Bilimidir. Doğanın ve Tinin bilgisi Usun bilgisini gerektirir. | |||
---|---|---|---|---|
Schelling: Bir Doğa Felsefesi İçin Düşünceler (Ideen zu einer Naturphilosophie) |
Schelling Üzerine Michelet | ||||||||
"'Doğa üzerine felsefe yapmak doğayı yaratmaktır' [diyordu Schelling]. Şimdi Hegel'in bize bıraktığı gereçler varsıllığından Hegel Toplumu tarafından bana verilen bu paha biçilmez kalıtı yayıma hazırlama görevini bitirirken, gerçekte Doğa Felsefesinin yeniden dirilişini tasarlamış olan insanı [Schelling] alıntılayarak başlamak ancak uygun olabilir. Coşkunun tam bir enerjisi ve düşünceye dayalı bilgiye duyulan en yüksek güven ile yüklü bu tümce modern bilimin tanrısal ikizlerinin kırk yıl önce savunduğu ve derin-düşüncenin sıradan felsefesine ve onunla bağlanan herşeye karşı utkulu olarak savundukları bakış açısını anlatır. [Hegel ve Schelling'in] dostlukları erken gençlik dönemlerinde gelişti ve Jena'daki kamusal etkinliklerinde ve 'Eleştirel Felsefe Dergisi'nin yayımlanmasında güçlendi. | "Hegel'in bilimleri kapsamında aşılamaz olan ve benzerini yalnızca Aristoteles'in yazılarında bulan bir yapıya yükseltmesini sağlayan zemini bu dostluk hazırladı. Eğer şimdi utku kazanmış gerçeğin güneşli günü yüzyılın onunla başladığı parlak ve şanlı şafaktan sonra bilimin göklerine yükseliyorsa, Doğa Felsefesi üzerine bu derslerde o zamanlar tomurcukta olan çiçeklerin çelenginden olgunlaşmış seçme meyvelerden birini bulacağız.
"Schelling'in bu sözleri gösterişli bulunabilir, ve şimdi felsefeye öylesine sık yöneltilen kendini-tanrılaştırma suçlamasının kanıtı olarak alınabilir. Ama şair felsefenin kaygısının 'yaratılışın büyük düşüncelerini yeniden-düşünmek' olduğunu söyler, ve eğer düşünceyi bu yolda anlatırsak daha az gösterişli görünür. Gerçekte Doğa üzerine felsefe yapmada amacımız Doğanın anlaşılır özünü ya da yaratıcı düşüncelerini kendi tinsel içselliğimizden düşünerek yeniden-üretmek değilse ne olabilir? |
"Ama genellikle ileri sürülür ki, deneyim bilimsel bilginin biricik temeli olduğuna göre, Doğanın düşünceler yoluyla kavranması olan bir Doğa Felsefesinin bütün işi boş ve ütopiktir. Hiç kuşkusuz Doğa Felsefesinin deneyime dayanmadıkça Doğa üzerine düşünmeyi hiçbir zaman başaramayacağı yadsınamaz; ama bu düşünceler bir iç kaynaktan akmadıkça, deneyimler hiçbir biçimde düşüncelerin keşfine götüremez." — Karl Ludwig Michelet.
Michelet'in bu son yargısı çağdaş pozitivizmin bir eleştirisidir — daha o doğmadan önce. Aslında Bilimin salt bir deneyim ya da duyu-algısı sorunu olmadığı, Bilimin a priori yapıldığı olgusunun bilincinin doğuşu felsefenin kendisinin doğuşudur. Bilginin kaynağını dışsal "deneyim"de arayan ve deneyimin içsel düşünce ile ilgisini anlamayan çağdaş "Bilim Felsefesi" o zaman yalnızca doğmamış felsefe olarak görünür. |
||||||
Karl Ludwig Michelet (1801-1893) came of a French Calvinist family. He was born in Berlin and educated at the French Grammar School there. In 1819 he was matriculated at Berlin University and began to study law, but Hegel's lectures on logic and the philosophy of right broadened his interests, and in 1824 he took his doctorate in philosophy. In 1826 he qualified as a university teacher and lectured at Berlin until 1874. He was appointed professor there in 1829, and from 1825 until 1850 was also a teacher at his old school. He tended to belong to the Hegelian left, and did a great deal of work faithfully defending what he considered to be orthodox Hegelianism. He joined the 'Society for scientific criticism' in 1827, and contributed to its 'Jahrbucher fur wissenschaftliche Kritik'. He edited vol. I, 'Hegel's philosophische Abhandlungen' and vols. XIII-XV, 'Geschichte der Philosophie', as well as this volume of the complete edition of Hegel's works. He wrote three works on the ethics of Aristotle (1827, 1835, 1836), and several works on the history of philosophy: see for example 'Geschichte der letzten Systeme der Philosophie in Deutschland von Kant bis Hegel' (2 vols. Berlin, 1837-1838). Although he is a competent scholar he does not show much originality as a thinker. This is particularly noticeable in his 'Das System der Philosophie' (4 vols. Berlin, 1876-1879) which is very largely a mere paraphrase of Hegel's system. Volume 3 of this work (Berlin, 1876, p. 486) is devoted entirely to the philosophy of nature, but it shows very little intelligent assessment of the scientific developments that had taken place since Hegel lectured. See the article by Adolf Lasson in 'Allgemeine Deutsche Biographie' vol. 55 pp. 842-844 (Leipzig, 1910): E. H. Schmitt 'Michelet und das Geheimnis der Hegelschen Dialektik' (Frankfurt-on-Main, 1888): Pasquale d'Ercole 'C. L. Michelet e l'Hegelianismo' ('Riv. Ital. di Filos.' IX, 1894). 186,9 Michelet did not know of Hegel' s lectures on the philosophy of nature delivered at Jena in 1803-1804: see Johannes Hoffmeister Jenenser Realphilosophie I. Die Vorlesungen von 1803-04' (Leipzig, 1932). An even earlier treatment of the subject (1801-1802) is to be found in Georg Lasson's 'Jenenser Logik, Metaphysik und Naturphilosophie' (Leipzig, 1923). Hegel's Heidelberg Encyclopaedia has recently been republished by Hermann Glockner: see 'Enzyklopadie der philosophischen Wissenschaften im Grundrisse' (Stuttgart, 1956). |
"Bilim a priori yapılır" anlatımı deneyime önsel kavramların deneyime uygulanmasını belirtir. |
"Romantik" Doğa Felsefesi | ||||||||
The earliest philosophy of science in the last two hundred years is Romanticism, which started as a humanities discipline and was later adapted to science as a humanities specialty. The Romantics view the aim of science as interpretative understanding, which is a mentalistic ontology acquired by introspection. They call language containing this ontology "theory". The most successful science sharing in the humanities aim is economics, but since the development of econometrics that enables forecasting and policy, the humanities aim is mixed with the natural science aim of prediction and control. (Hickey, T. J: "History of Twentieth Century Philosophy of Science," Copyright 1995, 2005:The book is online: http://www.philsci.com) |
"a mentalistic ontology acquired by introspection" "Mentalistic ontology" ile anlaşılan şey kavramın, ideanın varlığıdır. Görgül bilinç ideanın nesnel varlığını tanımaz, çünkü 'varlık' ile fiziksel-duyusal olanı anlar. "Introspection" ise 'düşünmek' yerine kullanılır, ve düşünce ise görgül bilinç için bütünüyle öznel ve içsel bir sorundur, realite ile ilgisizdir.
"natural science aim of prediction and control" |
— " Positivism followed Romanticism. Many Positivists were physicists, who took physics as the paradigm of the empirical sciences.." — "The term "theory" in the Positivist philosophy of science means language referring to entities or phenomena that are not directly observable". — "Pragmatism followed Positivism" — "Theories, laws and explanations are linguistic artifacts. Therefore philosophy of language is integral to philosophy of science." (Tüm alıntılar aynı yerden.) |
|
|||||||||
Once in Hawaii I was taken to see a Buddhist temple. In the temple a man said, "I am going to tell you something that you will never forget." And then he said, "To every man is given the key to the gates of heaven. The same key opens the gates of hell."And so it is with science. In a way it is a key to the gates of heaven, and the same key opens the gates of hell, and we do not have any instructions as to which is which gate. Shall we throw away the key and never have a way to enter the gates of heaven? Or shall we struggle with the problem of which is the best way to use the key? That is, of course, a very serious question, but I think that we cannot deny the value of the key to the gates of heaven. |
Bir keresinde Hawaii'de bir Budist tapınağı görmeye götürüldüm. Tapınakta biri, "Sana hiç unutmayacağın birşey söyleyeceğim" dedi: Ve sonra "Her insana cennet kapılarının anahtarı verilidir," dedi. "Aynı anahtar cehennem kapılarını da açar." Bilim için de bu böyledir. Bilim bir bakıma cennet kapılarının anahtarıdır, ve aynı anahtar cehennem kapılarını da açar, ve hangisinin hangi kapı olduğu konusunda hiçbir bilgimiz yoktur. Anahtarı atalım ve hiçbir zaman cennet kapılarına giden bir yolumuz olmasın mı? Yoksa anahtarı kullanmanın en iyi yolunun hangisi olduğu problemi ile uğraşalım mı? Bu hiç kuqkusuz çok ciddi bir sorudur, ama sanırım cennet kapılarının anahtarının değerini yadsıyamayız." |
Doğa ve Us Jonathan Schaffer kuşlara ornitoloji öğretme konusunda iyimser olsa da, açıktır ki kuşlar ornitoloji öğrenemezler çünkü öğrenir öğrenmez kuş olmaya son verirler. Bilimsel araştırma (ki Logosun işidir) Doğaya ve Tine orada kendi ussallığını, kendi logosunu bulacağı beklentisi ile yaklaşır. Bu beklentinin bilinçli olmasının, bilimcinin nesnesinin kendinde ussal olduğunun daha şimdiden biliniyor olmasının sonuçları modern dönemde herkesten çok Descartes, Leibniz, Kepler, Örsted, Maxwell durumunda ortadadır. Bu adlar Doğayı ussal olarak gördüler. Doğanın bilgisi Doğanın ussallığını gerektirir. Bunu anlamak için görgül bilimcinin kendisinin ussal olarak düşünen bir varlık olduğunu anlaması gerekir. Doğaya usu ile, kavramları ile yaklaştığının ve böylece orada gerçekte yalnızca kendini, kendi usunu aradığının bilincinde olması gerekir. |
Bilim Felsefesi = Doğa ve Tin Bilimlerinin Felsefesi Bilim Felsefesi başlığındaki 'bilim' sözcüğü görgül-pozitif bilimler olarak okunmalıdır. O zaman aralarında herhangi bir ayrım yapmaksızın görgül Doğa Bilimlerini ve görgül Tin Bilimlerini kapsar. Bu ilişkilendirme Hegel'in Ansiklopedisi'ndeki Doğa ve Tin Felsefeleri bölümlerini kapsarken, Mantık Bilimi'ni dışarıda bırakır. Bilim Felsefesi henüz Doğa ve Tin alanlarının Kavramlarının bir çözümlemesi ile ilgilenmez. Bunun için Kavramın doğasının kendisini kavramasının gerektiğinin bilincinde değildir. |
|
||||||||||
"The word 'chance,' then expresses only our ignorance of the causes of the phenomena that we observe to occur and to succeed one another in no apparent order." | "O zaman 'şans' sözcüğü yalnızca görünürde hiçbir düzen olmaksızın yer aldıklarını ve birbirlerini izlediklerini gözlediğimiz fenomenlerin nedenlerine ilişkin bilgisizliğimizi anlatır." | |||||||||
Şans, kaos, raslantı ya da olumsallık da zorunluktur. Doğanın oluş sürecinin homo sapienste doruklanması erekseldir. Bu erekselliğin kendisi Platonik İdeadan başka birşeyi anlatmaz. Tin durumunda ereksellik daha belirtiktir çünkü hiçbirşey bilmeyen homo sapiensin bilgi yetisi ile donatılı olması onun başlangıçta kendisinden daha çoğu olduğunu anlatır. |
|
|
||||||||||
Bertrand Russell (1959): "Beyond doubt [...] he was one of the most original minds of the later nineteenth century, and certainly the greatest American thinker ever." |
Belirlenim, Nedensellik, Olasılık Belirlenim kavramının mantığının bilgisizi olan bilim felsefeciliği sık sık belirlenimi nedenselliğe indirger, nedensel determinizmden söz eder. Ve bu yapıldığında bile, neden-etki ilişkisinin belirlenimini "büyük bir derece" ile sınırlar ve nedensellik bağıntısının kendisini olasılığa, tahmine bozar. |
Belirlenim, İstenç, Özgürlük İstencin belirleyiciliği insan eylemlerini mekanik nedenselliğe indirgemez. Özgürlük hiç kuşkusuz eylem için ussal belirlenimdir ve burada nedensellik sözcüğünün dil kullanımı doğa zorunluğundan bütünüyle başka bir anlam kazanır. |
Gerek Zorunluk Değildir "Gerek" sözcüğü belirlenim alanında kullanıldığı zaman mantıksal ve olgusal zorunluk silinir. "Gerek" sözcüğü birincil olarak moral alana aittir ve bir yükümlülük imler. Ama yükümlülük zorunluk ile bir değildir ve yerine getirilmeyebilir. Bir cisme uygulanan kuvvetin cismin ivmesini arttırması "gerekir" anlatımı zorunluk imlemez. Sözcük bu düzeye dek Doğanın yasallığını reddeden irrasyonalizme, indeterminizme aittir. Yasa Gerek değil ama Zorunluk imler. |
||||||
Belirlenim, Zorunluk, Yasa Belirlenim salt kendi için Zorunluk demek değildir. Ama nedensellik ile ilişkilendirilince zorunluk karakterini kazanır ve Doğa alanına uygulandığında Doğa Yasası ile ilişkilendirilir. Deterministik bir evren yasal bir alan, bir kozmozdur. Yasa zorunluk gibi evrensellik karakterini de taşır. |
|
Doğa, Ereksellik, Gelişim Tin Doğadan doğar; ama Doğanın kendisinin doğması, varlığını kendisinde taşımaması, tersine bir oluş süreci olması Doğayı yaratıcı olarak görmemizi, natüralizmi ya da panteizmi doğrulamamızı önler. Doğa belirleniminin kendisi Tin ile karşıtlık içinde olanaklıdır ve Tin olmaksızın Doğanın ne olduğunu söylemek olanaksızdır. . |
Logos, Doğa ve Tin üçlü ilişkisi bir süreç olarak düşünülebilir. Doğa ve Tin ikili ilişkisi doğal bilinç tarafından daha kolay doğrulanabilir ve Doğanın Tini yaratması sağduyuya daha uygun görünür. Ama biraz düşünce bu ikili ilişkinin bir panteizm tonu taşıdığını, özdeksel Doğanın yaratıcılığını imlediğini gösterir. Logosun mantıksal olarak Doğayı öncelemesi ilişkisi yine aynı doğal bilince teizmi imliyor olarak görünür ve bu bakış açısı eşit ölçüde tek-tanrılı dinleri yaratan bakış açısıdır. Ama pozitivizm olarak Logosu tanrısallaştıran ve bu kendi metafiziğini yadsıyan yadsıyan bakış açısı da aynı materyalist bakış açısıdır. |
||||
---|---|---|---|---|
|
|
Pozitivizmin Doğa Felsefesini ve genel olarak klasik felsefeyi ve bütününde bilimi reddetmesi olguları saltık saymasına bağlıdır. Ama olgunun saltık olmadığı sezgisi onu bütününde bilimi ve bilgiyi olanaksız görmeye götürür. | Olgu tekildir, ve tekil olana saltık olanın değerini, başka herşeyi hizaya çekecek bir ilkenin değerini vermek bilincin duyusalın ötesine, düşünceye dönmesini önler. Olgu olanın, görgül olanın bilgisi hiçbir zaman evrensel olanın, zorunlu olanın, yasanın bilgisi olamaz. Bilimin istediği ise tekil olgu değil ama evrensel belirlenimlerin dizgesidir. |
|
|
Einstein (ya da başka herhangi biri, çünkü burada düşüncenin kendisi önemlidir, kimin düşündüğü değil) Uzayı sonlu olarak gördü. Bu usdışıdır, ve insan usu kendini yadsıma, bozma yeteneğini taşır, ve Uzay Einstein'ın bilincinde sonlu olabilir. Einstein tüm görgücü-olgucu felsefi temellerine karşın, ve başka her görgücü-olgucu gibi, normal bir insan gibi düşünmeksizin de yapamadı. Kavramlarının tüm öznelliğine karşın onların Realite ile, olgusal dünya ile bağıntılarını reddetmedi. | Uzay, zaman, özdek, kütle, devim — bu kavramlar ve Doğanın daha başka kavramları birdir. Ancak analitik düşünce onları ayırabilir, çözebilir, saltıklaştırabilir, çünkü saltık olmak ilişkisiz olmak, göreli olmamaktır. | Einstein'ın "Uzay-zaman" dediği tasarım Uzayın ve Zamanın dışsal olarak bir araya getirilmesidir. Her Uzay noktasının göreli üç boyutu vardır, der Einstein. Ve her Uzay noktasının belli başka bir nokta ile göreli kendi tikel t1 zamanı vardır, der. Böylece her uzay noktası başka her uzay noktası ile göreli olarak x1, y1, z1 ve son olarak t1 koordinatları ile tanımlanır. Bu onun düşüncesinde Uzayı ve Zamanı birleştirme ve Zamanın sürekliliğini, Eşzamanlılığı çürütme yoludur. Einstein yalnızca görgül zamana izin verir, çünkü Kavramları Olimpos'un doruklarından yeryüzüne indirmiştir. 'Evrensel Şimdi'yi saltık olarak görür ve reddeder. Eşzamanlılık görgül değildir, öyleyse saltıktır, ve öyleyse reddedilmelidir. | ||||||
Gerçekten de her gözlemci için her uzay-noktasından ışığın ona ulaşma zamanı ile belirlenen kendi tikel zamanı vardır. Böylece görelilik kuramı için Zaman gözlemciden yayınan ve belli kalınlıkları da olan eşözekli küreler gibidir (Einstein dx değerini de sonlu bir büyüklük olarak, Dx olarak bozundurur). |
|
DALGA — Double Slit Coherent Wave İnterference Patterns | |
IŞIK-ETHER — Michelson-Morley-Experiment | |
IŞIK-ETHER — The Michelson-Morley Experiment (2/3) | ||
Albert Abraham Michelson 1852–1931; Prusya Krallığında doğdu; 1855'te ailesi ile ABD'ye yerleşti ;1907'de bilim alanında ilk Nobel ödülünü alan ABD'li oldu; |
||||||
---|---|---|---|---|---|---|
A beam of light is depicted travelling between the Earth and the Moon in the time it takes a light pulse to move between them: 1.255 seconds at their mean orbital (surface-to-surface) distance. The relative sizes and separation of the Earth–Moon system are shown to scale. | ||||||
Die relative Bewegung der Erde und des Lichtäthers |
||||||
Edward Williams Morley 1838–1923; Amerikan bilim adamı; 1887'de Michelson ile birlikte ışığın hızı üzerine Michelson–Morley deneyi olarak bilinen çalışmaları yaptı. |
||||||
Hendrik Antoon Lorentz; 1853–1928); Hollandalı; 1902 Nobel Fizik Ödülünü aldı; Lorentz Dönüşümleri olarak bilinen denklemleri türetti; | Michelson-Morley deneyini açıklamak için Lorentz devinen cisimlerin devim yönünde kasıldıklarını (kısaldıklarını) ileri sürdü (Fitzgerald'ın daha önce yaptığı gibi). | |||||
Yerçekimi
A Universe from Nothing: Einstein, the Belgian Priest and the Puzzle of the Big Bang "In Einstein’s theory, as in Newton’s theory of gravity before it, gravity is a purely attractive force between all objects. This means that it is impossible to have a set of masses located in space at rest forever. Their mutual gravitational attraction will ultimately cause them to collapse inward, in manifest disagreement with an apparently static universe." Yerçekimini "salt çekim kuvveti" olarak alan bu görüş bireysel değil ama geneldir. Görgül bilinç kuvveti karşıtlık ile ilişkilendirse bile bunu dışsal olarak yapar, itmenin ve çekmenin birliğini çelişkili olduğu için yadsır. Yerçekimi kavramı onun tam olarak bu çelişki olduğunu gösterir. Yerçekimi kuvvetinin varlığı onu bu belirlenimidir ve daha öte bir çıkarsamaya gereksinmez. Yerçekimi salt çekim değildir. Bir etki olarak görüldüğünde, kuvvet bir karşı kuvveti varsayar. Ama Yerçekimi iki kuvvet değildir. Eğer bir soyutlama yaparak iki cisim arasında bir çekim kuvvetinden söz edersek, bu bir itme kuvvetine karşı uygulanıyor olmalıdır. Yerçekimi salt analitik bir çekme kuvveti değil, ama itmenin ve çekmenin birliğidir. Yerçekiminin salt çekim olmaması nedeniyledir ki doğal dil bile kavramı anlatmak için ayrı iki sözcük kullanır. |
|
Saltık Uzay geometrik uzay ya da geometrinin uzayıdır. Saltık Uzay göreli, e.d. ilişkili olmamalıdır çünkü saltıktır, e.d. soyuttur. Zaman ile, özdek ile, devim ile, bütününde herhangibir şey ile ilişkili olmamalıdır, çünkü göreli olanın karşıtıdır. Böyle olarak Saltık Uzay ancak düşünülebilen birşey, bir Gedankenexperimenttir. | Uzay Zamandan ve Özdekten ayrı olarak ussal, e.d. edimsel değildir. Uzayın Zaman ile birliği Einstein'ın görelilik kuramında olduğu gibi ikisinin bir boyutlar toplamı olarak yanyana gelmesi değildir. Uzayın Zamanı kendisinden ayrı bir nesne olarak içine alması da söz konusu olamaz. Uzay ve Zaman iki ayrı şey olarak birdir ve ancak soyutlamacı analitik düşünce onları ayırabilir. Bu birlik Özdeğin kendisidir. Özdek Devimi ancak mantıksal olarak önceleyebilir. | Uzay arı nicelik olduğu düzeye dek nicelleştirilebilir. Nicelik kavramının realite ile ilişkisi, e.d. belirlilik kazanması kavramın kendi diyalektiğinde yatar. Kavram saltık ya da soyuttur. Ama tam bu belirlenimsizliği belirliliği olumsuzlaması ve böylece ilişkili, belirli olmasıdır. |
|
|
|
---|