Bilim Felsefesinin Kapsamı
Bilim Felsefesi başlığındaki 'bilim' sözcüğü görgül-pozitif bilimler olarak, ve "felsefe" sözcüğü kişisel görüşler olarak okunmalıdır. O zaman anlatım Logosun çözümlemesini dışlar, görgül Doğa Bilimlerini ve görgül Tin Bilimlerini kapsar, ve bu alanlar üzerine hermeneutik bir etkinliği belirtir.

Bilim Felsefesi Doğa ve Tin alanlarının Kavramlarının bir çözümlemesi ile ilgilenmez. Bunun için Kavramın doğasının kendisini kavramalıdır ve henüz Mantık Biliminin bütün bilgi sürecindeki yerinin öneminin bilincinde değildir.

"Bilim" anlatımı Doğa alanının bilgisini olduğu gibi Tin alanının bilgisini de kapsar. Ama Pozitivizm Bilimi dahaçok Doğa Bilimi olarak anlama eğilimindedir. Schlick "Almost all philosophy is natural philosophy," der.

 

Bilim Felsefesi ve Doğa Felsefesi
Bilim Felsefeciliği doğa bilimlerini ve insan bilimlerini, Hegel'in Ansiklopedi'sindeki Doğa ve Tin Felsefeleri bölümlerini kapsarken, Mantık Bilimi'ni dışarıda bırakır.

Hegel'in Ansiklopedik Dizgesinde şu bölümleme yapılır:
1. Mantık Bilimi; 2. Doğa Felsefesi; 3. Tin Felsefesi.
Bilim Felsefesi Mantık Bilimi'nin kapsamı ile kavram, metafizik, a priori vb. gibi terimler bağlamında ilgilenir.

     

Metafizik
Hegel'in dizgesinden de görüleceği gibi, metafizik ilk olarak fiziğin ötesi olarak Tin alanını gösterir: Tinsel olan fiziksel değildir. Logos ya da arı mantıksal düşünce alanı metafiziğin belirtmesi gereken asıl alandır, ama mantıksal olarak doğayı önceler, ve metafizik ya da fizik-ötesi olmaktan çok fizik-öncesidir. Metafizik Pozitivizmin ortadan kaldırmayı istediği ya da kaldırdığını sandığı şeydir. Yine, Kant'ın da metafiziğe izin vermediği düşünülür. Pozitivizmin kendisi fizik olmadığı düzeye dek meta-fiziktir ve böyle olarak kendini bilmediği için kendini yadsıyan bir meta-fiziktir. Kant'ın metafiziği yadsıması ise benzer olarak bilince sınırlı bir yadsıma, böylece metafiziğin yalnızca bilinçsiz doğrulanışıdır. Kant için herşey bilinçte, fenomen alanındadır, ve numenon alanına çıkış yasaktır.

"Hemen hemen tüm" ve "Tüm" aynı değildir. Schlick bir kör nokta bırakır, ve bunun ne olduğu önemlidir.      

 

METAFİZİK
 

Bilim niçin felsefeye gereksinir?
Görgül bilim niçin kendine yeterli değildir?
Görgül bilimler deneyim alanının bilgisi oldukları sanısı içinde oldukları düzeye dek gerçek anlamda bilimler değildirler, çünkü deneyim alanı tekil olanın alanıdır ve usun ve bilimin gereksindiği evrenselliği vermez.

Görgül Bilim ilkin nesnelerini dışsal olarak varolan ve düşünen özneden bütünüyle bağımsız kendilikler olarak görür. Onun için "nesne"nin kendisi tek-yanlı nesnellik belirleniminde geçerlidir ve nesnenin o denli de özne olduğunu, bir düşünce de olduğunu düşünemez. Görgül bilim nesnelerini belirlemede kendi kategorilerini kullanır ve bu kategorilerin ondan bağımsız nesnel belirlenimler olduğunu sanır. Örneğin "eksiksiz olarak katı cisim," "sonsuz küçüklük," "özdeksel nokta," "eksiksiz gaz" gibi kavramlar bu "deneyimsel" bilimin deneyimsel olmayan ideal ya da salt düşünsel belirlenimleridir. Ve gene de görgül bilimci kendi bilincinin içinde olmadığını, nesnel realiteyi düşündüğü sanısı içindedir. Görgül bilim Usun tam bilinçsizliği içinde yapılır. Doğrulama ya da yanlışlama sınamalarının "nesnel" olduğu sanılır. Ama Carnap ve Popper her ikisi de tam olarak reddettiklerini sandıkları metafiziğin içinde olduklarının bilincinde değildirler. Tam olarak bu bilinçsizlik pozitivizmi oluşturan temel kategoridir.

Sağduyu ya da genel olarak doğal bilinç diyebileceğimiz düşünme kendini nesnesinden ayıran düşünce yetisidir ve bu ilkin olgunun bilinci onu özne ve nesne problemini, düşünce ve realite arasındaki karşıtlık sorununu irdelemeye götürür.

 

Bilim Felsefesi ve Bilim Tarihi
Bilim Felsefesi bilim tarihi değildir. Ama Bilim Felsefesinin kendisinin tarihi vardır. Bir Tarihinin olması olgusu henüz kendisi olamadığını gösterir. Aynı zamanda Bilim Felsefesinin ele aldığı sürecin kendisi tarihseldir.

 

     

 

         
 

Bilim Felsefesinde Realizm Teması
"Niçin dizgesellik ileri süren bir felsefenin metafiziksel olarak idealistik olarak alınabileceğini anlamak güç değildir, özellikle dizgenin büyük bir bölümünün bir Realphilosophie olduğu ogusunu dikkate aldığımız zaman. Çünkü, eğer dizge özerk ve kendi içinde kapsanmış ise, ve verili herhangi bir belirlilik üzerine dayanmadığı ama tersine tüm belirlilikleri içeriden yarattığı için böyle ise, görünürde ölümcül soruyu sormalıyız: Nasıl bu felsefe, yaygın olarak Hegel'in yaptığının kabul edildiği gibi, realite ve düşüncenin kötü ünlü indirgenmesini ya da özdeşleştirilmesini yapmadıkça reel olandan söz edebilir? Dizgesellik en berbat ve modası geçmiş biçimli felsefenin saltık, metafiziksel olarak idealistik bir özdeşlliğini doğurmaz mı? Tüm belirliliklerinin kendi kendilerini ve katı olarak içkin bir tarzda yarattıklarını ileri süren bir felsefe nasıl olur da reel olanı ele alabilir — reel olan felsefi düşünce ile özdeş, ya da onun bir ürünü, ya da başka türlü ondan türevsel olarak alınmadıkça?"

 

Sağ-Duyu ve Ontoloji
Bilim Felsefeciliği yaygın olarak doğal bilincin konumundan, bir sağ-duyu (common sense) konumundan yapılır ve sağ-duyu için bilinç ve varlık arasında aşılamaz bir uçurum olmalıdır. O zaman realite dokunulmaz ve erişilemez bir kendinde-Şey olarak bir yana bırakılır ve yalnızca Bilim sürecinde özneyi ilgilendiren sorunlar ele alınır. Mantık biçimselleştirilir, ya da daha iyisi simgeselleştirilir, ve açıklama ya da daha iyisi betimleme bilimin işi olarak görülür.


William Maker'in bu pasajı doğal bilincin düşünce ve varlık arasındaki ilişkide yaşadığı güçlüğü örneklendiren ölçün bir anlatımdır. Doğal bilinç düşünce ve reel olan arasındaki ilişkiyi karşıtlık ilişkisi olarak alır. Hiç kuşkusuz insan düşüncesi bilincin dışındaki olgusallık ile aynı şey değildir ve Kant bu ilişkide olgusallık/realite yerine kendinde-Şey anlatımını geçirerek doğal bilincin kuşkuculuğunu pekiştirir. Öte yandan Hegel, Descartes, Spinoza kavram ve varlık, res cogitans ve res extensa, düşünce ve uzam gibi çiftleri kullanırlar. İnsan düşüncesinin reel olanı ele alabilmesi, onunla iletişim kurabilmesi için onunla bir ve aynı olması gerekir. Doğal bilinç karşıtların bu birliğini doğrulamayaz, çünkü onun için var olan, reel olan ancak ve ancak duyusal-özdeksel olabilir. Doğal bilinç daha şimdiden kendiliğinden duyumcu ya da özdekçidir. Ama doğal bilincimiz belki de düşüncenin varlık ile özdeşliğini ilkin reel olanı düşünmekte olduğunun bilincine yükselirse anlayabilir.

     

 

         
 

Dil ve Bilim Felsefesi
Bilim Felsefesi öznelliğini bile düşünceden, ustan, kavramdan, kuramsal olan herşeyden uzak tutmayı ister, ve ne olursa olsun gene de düşünmek zorunda kaldığı için, düşüncesini dil ve semantik ve sintaks gibi dilibilimsel terimler altında örtmeyi seçer.

Anlak yetisi hiç kuşkusuz anlam ile ilgilidir ve Bilim Felsefeciliğinin bütününde ve özellikle başlangıcında bilgi sorununu semantik bir soruna indirgeyen pozitivizm gerçeklik sorunu olması gereken Bilim sorunundaki bu indirgemeyi tutarlı olarak yapar. Kavramın, usun nesnelliğini silen Anlak düzleminde Bilgi için yer yoktur. Pozitivizm, görgücü temelleri ile uyum içinde, Bilginin olanaksızlığını anlatan başka her vargıyı çıkarsamak zorundadır. Açıklama, Olasılık, Tahmin gibi terimler Bilgi ile ilgili olması gereken alanın başlıca belirlenimleridir.

Anlama ansallaştırma, dışsal olanı içselleştirmedir. Öte yandan us kendini nesnellik ile bilinçli olarak ilişkilendirir ve nesnelliğin onunla aynı tözden olduğunun, ussal olduğunun bilincidir. Bu düzlemde bilinç sonluluğunu reddeder ya da ona karşıt bir nesne ile sınırlı olduğunu düşünmeye son verir. Us karşısında kendini bulan düşüncedir. Anlak düzleminde kalındığında, başka bir deyişle, kavramların yalnızca öznel imlemleri olduğu varsayıldığında, ussal-nesnel bilgi olanaksızdır. Sağduyu ya da anlak bu nedenle Bilimin de öznel olmak zorunda olduğunu, Bilginin olanaksız olduğunu, çünkü bilincin kendi ötesine, fenomenin ötesine geçemeyeceğini çıkarsar. Ve bunda bütünüyle haklıdır.

 

"... philosophy will never get so far as to pose a genuine problem." (M. Schlick, 1930; alıntı Popper'ın; "Bilimsel Araştırmanın Mantığı")

Moritz Schlick'in felsefenin gerçek bir problem soramayacağından kuşkusu yoktur, çünkü genel olarak problemin kavramsal değil ama semantik bir karakter taşıdığını, olanaklı biricik problemin anlam problemi oldğunu ve bu tür problemlerin dilçözümleme yöntemleri ile çözülebileceklerini düşünür.

Popper ve Eleştiri
Popper (aynı yer): "... language analysts are important to me; not only as opponents, but also as allies, in so far as they seem to be almost the only philosophers left who keep alive some of the traditions of rational philosophy." Popper görgücü olduklarını açıkça bildiren analiz felsefecilerini rasyonalistler olarak alır. Aslında us ile anladığı usun kendisinden başka birşeydir: "I equate the rational attitude and the critical attitude."

Eleştiri yargıdır, ve yargı göreli olmayan, saltık ölçütleri gerektirir. Eleştiri noktası kendini ölçüt olarak alır, ki ölçüt bu durumda Popper'ın bilincinden başkası değildir.
Eleştiri her egonun, her bilincin hakkıdır ve en sıradan egoyu bile yükseltir. Ama eleştiri kendini bilim ve bilgi adına ileri sürdüğü zaman, bilimin bu yargıcının ne ya da belki de kim olduğunu sormamız gerekir.

Eleştiri kendi ölçütleri ile eşölçümlü olmayanı tanıyamaz. Ölçemediğini yoksayar.
Ölçütleri duyusal olan Pozitivizm duyusalın üzerine, düşünsel olana ulaşamadan yarı yolda kalan bilincin felsefesi olmak zorundadır. Kavramsal düşünceyi tanımadığı için olguda olduğunu sandığı zaman gerçekte kavram ile ilgilenmekte olduğunu, olgu, şey, gözlem, nesne vb. dediği şeylerin yalnızca kendi bilincindeki tasarımlar olduğunu bile anlamaz.

 

     

 

         
 

Bilim Felsefesinde Realizm Sorunu
Bilim Felsefesi görgücü temelde direttiği sürece görgül Bilimin kendisinin yaptığından daha iyisini yapamaz. Bilim görgül yöntem üzerine dayandığı sürece yöntemin görgül karakteri tüm problemin kaynağıdır. Gözlem, deneyim, duyusal-algı — bunların Bilimin nesnelliğinin güvencesi olduğunu ileri süren bilim felsefecileri vardır. Oysa tümü de özneldir ve doğal bilinç duyum, algı, deneyim vb. dediği süreçlerde kendi dışında olduğunu imgelerken gerçekte kendi içindedir, düşünmekte, algılamaktadır, ve bunlar kendi beyninin işlemleridir. Nesnel olan ile dışsal, fiziksel, ya da duyusal olanı anlamak doğal bilincin sorunu çözümsüz bırakan düşüncesizliğidir. Nesnel olan öznel olanın karşıtı olarak anlaşıldığında hiç kuşkusuz öznel olmaması gereken gerçekliğin ölçütü olarak doğru anlaşılmış olur. Ve duyumun, bilinçte olan deneyimin, gözlemin vb. öznelliği ile karşıtlık içinde nesnellik kavrama, düşünceye düşer, çünkü nesnel olanda belirli olan ancak kavram yoluyla anlatılır, duyum yoluyla değil. Düşüncenin nesnelliği pozitivizmi ayaklandıran bağıntıdır. Oysa bu bilinç de dışsal, nesnel, reel dediği herşeyi ancak düşünce ile, bir kavram ile anlatabilir, ve bu şaşkınlık içinde yadsıdığı şeyi yaptığının bilinci değildir. Özdek, uzay, zaman, kütle vb. birer duyum değil ama düşünce ya da kavramdır. Platon İdeaları nesnel olarak gördü ve insanda İdeaları düşünen yetiyi Nous olarak, Us olarak.

 

Bilim Felsefesi; Bilim; Yalancı-Bilim; Gözlem
Erken pozitivistler bilimin gözlem üzerine dayanırken yalancı-bilimin gözlem üzerine dayanmadığını ileri sürdüler. Örneğin nokta, çizgi, giderek sayı, eşitlik vb. gibi kavramlar, aslında tüm kavramlar gözlem nesneleri değildirler. Gözlemin duyusal bir yanı vardır. Ve kavram o duyusal yana ait değildir ve gözlemin duyusal yanı değildir. Ama kavramsız bir gözleme gözlem diyemeyiz ve gözlemde nesnel olan yan kavramsal olan yandır.

Pozitivizmin görüşüne göre Geometri, matematik, aslında kavramları konu aldıkları düzeye dek genel olarak Bilim bilimsel değildir. Einstein geometriyi kavramsal karakterinden kurtarıp onu fiziksel geometriye, pergel-cetvel geometrisine indirger. Çünkü bilginin bir "duyusal-algı" sorunu olduğunu düşünür (The Meaning of Relativity).

 

     

 

        Herşeyi bilmedikçe hiçbirşeyi bilemeyiz

 

The fact that Philosophy of Science exists is an indication that empirical science is not enough, that it does not give knowledge, that it is not science but only empirical science.

 

Bilim Felsefesinin varlığının kendisi görgül bilimin yeterli olmadığının bir belirtisidir. Viyana Okulu ve pozitivizmin başka biçimleri bu sorunu çözmeye çalıştılar. Ama görgül bilimlerin kendilerinin yetersiz yöntemlerini aklamaya çalıştıkları için görgül bilginin kendisinden öteye gidemediler. Aslında daha ileri gittiler ve evrenseli, düşünceyi, ideayı realiteden olduğu gibi insan bilincinden de silmeye çalıştılar.

David Bohm took the view that quantum theory and relativity contradicted one another, and that this contradiction implied that there existed a more fundamental level in the physical universe.[8] He claimed that both quantum theory and relativity pointed towards this deeper theory. This more fundamental level was supposed to represent an undivided wholeness and an implicate order, from which arose the explicate order of the universe as we experience it.

     

Feynman (5 Time and Distance)
"It has been emphasized earlier that physics, as do all the sciences, depends
on observation."

Bilimin gözlem ve deneyim ile başladığı söylenir. Ama gözlem ve deneyim bilgi değildir. Bilinecek olanın kendisi gözlem ve deneyimdir.

Fenomen, olgu, gözlem, realite, deneyim arasındaki ilişkiler.

Quantum fiziğinde usdışı (counter-intuitive/karşı-sezgisel) kuramların ussallık ile ilişkisi.

Klasik Mekanikten Quantum Mekaniğine Geçiş. Burada iki mekanik alanından söz edilir.

       

Elektromagnetic Spectrum:

1800, William Herschel discovered infrared light

1801, Johann Ritter discovered ultra violet light

1860s, James Maxwell developed four partial differential equations for the electromagnetic field

1886, Heinrich Hertz built an apparatus to generate and detect what we now call radio waves

1895, Wilhelm Röntgen discovered x-rays

1900, Paul Villard discovered gamma rays

   

From Classical to Quantum Mechaincs

Photons have momentum, but no mass? This is non-classical physics.
Photons carry energy, that is they move. But without mass?
Individual photons liberate electrons, but withous mass?


Light is made of discrete packets of energy called photons. Photons carry momentum, have no mass, and travel at the speed of light. All light has both particle-like and wave-like properties. How an instrument is designed to sense the light influences which of these properties are observed. An instrument that diffracts light into a spectrum for analysis is an example of observing the wave-like property of light. The particle-like nature of light is observed by detectors used in digital cameras—individual photons liberate electrons that are used for the detection and storage of the image data

 

http://missionscience.nasa.gov/ems/02_anatomy.html

Radio and microwaves are usually described in terms of frequency (Hertz).
One wave—or cycle—per second is called a Hertz (Hz).

Iinfrared and visible light in terms of wavelength (meters).
The shortest wavelengths are just fractions of the size of an atom, while the longest wavelengths scientists currently study can be larger than the diameter of our planet!

X-rays and gamma rays in terms of energy (electron volts).

Kara cisim ışıması (blackbody radiation)
December of 1900, Max Planck announced a solution to this problem but only by assuming that the emission and absorption of electromagnetic energy, at the time believed to be continuous waves, could be only whole multiples of a discrete urut, or quantum, of energy. Thus was born quantum theory.

1912, Niels Bohr rescued Ernest Rutherford's so-called solar system model of the atom by quantizing the orbital energy of the electrons circling the atom's central, positively charged nucleus.

at the most fundamental level of natural processes, nature is discrete, not continuous. This principle applies even to space and time.

electromagnetic energy could be emitted or absorbed only in discrete "packets" that he called quanta (later renamed photons). Further, quanta were restricted in size to whole
multiples of a unit of energy; no intermediate values were permitted.

Quanta contradicted Maxwell's wave theroy of light.

     

Atom
In 1806, John Dalton had defined the atom as solid and indi visible, but in 1896, J. J. Thompson discovered that atoms had an internal structure.

1896 Thompson's discovery of an electrically charged particle inside the atom led to the question: How are these electrons organized inside the atom? Thompson proposed a model in which electrons were distributed in a positively-charged substance inside the atom, similar to raisins in pudding.

1910 Rutherford's solar system model. This model was the result of an experiment in which thin sheets of gold were exposed to rays from radioactive material. .. Rutherford proposed that atoms are not solid but, in fact, are mostly empty space.
he electron should instantly spiral into the nucleus.

Bohr postulated that orbital electrons do not radiate electromagnetic energy.
They radiate only when they change orbits. Further, electrons can occupy only specific orbits around the nucleus of a given atom; in other words, their orbital energy is quantized.

Geometri

Newton geometriyi mekaniğin bir dalı olarak gördü. Pozitivizm bir a posteriori geometriyi kabul eder ve böylece geometrinin Mısır kökenlerine dönmüş olur.

Pozitivizm geometrinin belitlerini tüm içeriklerinden dışlayarak biçimsel blidirimlere indirger. Biçimsel bildirimler simgesel bildirimlerden başka birşey değildir ve içerik ile hiçbir ilgileri olmayan boş tasım kabuklardır.

Poincare her üç geometri biçiminin de kullanılabilir olduğunu söylüyor (uylaşımcılık).

     

Quantum Kuramı
Kuram özsel olarak andırım üzerine kuruludur. (Maxwell)

Newton's Principia

Newton ikinci belitte "etkileyen kuvvet/impressed force" diye birşeyden söz eder ve onun "bir cisim üzerinde onun ya dinginlik ya da doğru bir çizgide biçimdeş olarak devinme durumunu değiştirebilmek için uygulanan bir eylem/action" olduğunu söyler

       

ÖGK
Etheri saptama deneyleri sonuçsuz çıktı. (Using the wave theory of light, physicists tried to measure the motion of the Earth in absolute space, but every attempt resulted in a measurement of 0.)
Eşzamanlılık çürütüldü: (What does it mean to say that two events, one at a distance from an observer and one close to the observer, occur simultaneously? In fact, the event that occurs at a distance must take place earlier, because it takes time for the light signal from that event to reach the observer.)
Özel Görelilik Kuramının iki ilkesi:
1) Tüm devim görelidir;
2) Işık hızı değişimsiz olarak 300.000 km.dir.
Newton: Uzay ve Zaman saltıktır;
Einstein: Uzay ve Zaman görelidir. Ama bu görelilik görüşü hiç kuşkusuz yeni değildir.

Kütle: (gravitational mass (weight) and inertial mass (the resistance of matter to motion) are identical. Einstein wondered why this is true.)
Einstein uzayın ve ondaki özdek kütlesinin sonlu olduğunu kabul etti ve ölçülerini verdi.
Eddington 1919'da kuramı doğruladı (çok büyük oynamalar içerin bu deney sağın olarak kabul edildi).
Kütle hızdaki değişime dirençtir.

 

Görelilik Kuramı
Tüm uzay ve zaman ölçümleri görelidir.
Işık hızı aşılamaz (axiom).
Işık hızı tüm gözlemciler için değişmez (axiom).
Eşzamanlılık yoktur.
Görelilik Kuramı uzaktan eylemi kabul eder, (ki bu durumda ışık ve yerçekimi etkisi için sonluluk olanaksızlaşır).

      GGK
GGK yerçekimi dalgalarını tahmin eder, ama doğrulama yok.
Evrenin genişlediğini konutlar (ama Einstein bunu ilkin kendisi yadsıdı)
(universe is expanding at an accelerating rate,)
EPR
1935'te Einstein Quantum Kuramına göre iki olayın eşzamanlı olarak yer alabileceğini belirten bir deneme yazdı.
      Deneyim
Hem tümevramlı hem de tümdengelimli uslamlamarın deneyim ile anlaşma içinde olmaları koşulu ile bilimsel oldukları kabul edilir. Ama deneyimin kendisinin kavramlar için bir sınama sağlaması kavramın kavramın kendisi yoluyla sınanmasıdır. Bütün bir bilinç alanında bunu değiştirmek güçtür.
non-Euclidean Geometry
aa
       
Brownian Motion

Small particles suspended in fluid are observed to move around at random.
       

Photoelectric Effect

Einstein won the Nobel Prize for this paper, which is one of the foundations of quantum theory.

       
Saltık Uzay
Newton mekaniğinde bile gönderme alanı olamaz. Belirli kullanımı paradoksaldir, çünkü belirli görelidir.
       
Yerçekimi
Yerçekimi kuvveti özdeğin doğasına özünlü itme ve çekme kuvvetlerinin birliğidir. Görelilik kuramı yerçekimi kuvvetinin kavramsal yapısından bütünüyle habersiz olarak, onu uzayın bükülmesi olarak kabul eder.
     

Teleoloji
Nagel fizik biliminin teleoljik önermeler kullandığını söyler. Ama bu mekaniği teleolojik olarak görmek demektir.

Descartes'ta mekanik ve teleoloji ayrımı yok.

Expansion of the Universe
Hubble law is based on analogy of the dawnward change in the pitch of a train whistle as the train speeds away from us.
If there are interacting and merging galaxies, then the expanding universe theory is invalid. And there are such galaxies.

Redsihft misinterpreted (and made equal to distance) in order to make it fit to the Standar Big Bang model.
http://electric-cosmos.org/arp.htm

      Mantık
Bilim Felsefecileri, örneğin önemli bir ad olan Nagel, Mantık ile simgesel mantığı anlar, ve bu mantık içeriksiz ve salt biçimseldir, dilbilimsel kurallar ile işler, realite ile saltık olarak hiçbir ilgisi yoktur. Aslında biçimsel olmasından da ötesi, bu mantık onu kuranlar tarafından keyfi olarak kurulur. Bu düzeye dek Bilim Felsefeciliği henüz Mantık konusunda tam bir boşluk içindedirler.

Pragraf 1)
Doğa Bilimleri ve Tin Bilimleri oluş sürecindedir. Henüz birer model, hipotez, teori düzeyindedirler, fenomaldirler. Hiç biri henüz bilim değil ama tümü de görgül bilimdir. Bu nedenledir kendilerine yeterli değildirler ve onları aklayacak daha yüksek bir yetkeye, "Bilim Felsefesi" denilen şeye gereksinirler. David Bohm ne quantum kuramının, ne de görelilik kuramının ayakta kabileceğini söyler. Oluş sürecindeki bilim kaçınılmaz olarak gerçek değildir, ayrıksı biçimler üstlenir, ve eğlence sektörüne hizmete uygundur.

Hegel Tarih Felsefesi'nde bir ulus için en kötü şeyin ilerlemesini önleyecek bir yolda katılaşmak ve böylece daha öte gelişim için olanak sağlayan ortadan kalkışa direnmek olduğunu anlatmaya çalıştı. Yine böyle, Doğa ve Tin bilimleri alanında da en anlamsız şey henüz bir bir kuram olan, Tinin bir Görüngüsü olan şeyin bilim olduğu sanısıdır. Bilim doğal bilince tamamlanmış, aklanmış, ve böylece katılaşmış ve tüm değişime karşı yalıtılmış bir yapı olarak görünür, ki gerçekten kavramda bu böyledir. Ama Görgüngüyü Öze karşı çıkarmak doğal bilincin saflığına özgüdür.

       

Mekanik
Mekaniğin temel bilim olarak görülmesi bilim tarihinde yaygındır. Mekanik indirgemeciliğin nedeni mekaniğin ilk doğa bilimi olmasına bağlıdır. Bu indirgemeyi Hertz de savunur: Hertz "Tüm fizikçiler fiziğin görevinin doğa fenomenlerini mekaniğin yalın yasalarına indirgemek olduğunda görüş birliği içindedir" (Die Prinzipien der Mechanik, Leipzig, 1910, s. xxix; Nagel 116)

 

       
Pozitivizmin İronisi ve Metafizik
Bugün pozitivistlerin metafizikten kaçınmak için sözde deneyim dedikleri ama hiç de deneyim olmayan bir kavrama sarılmaları onları tam olarak metafizik ile imgeledikleri saçmalıklara tam olarak benzer görüşleri ileri sürmeye ve savunmaya götürür.
     

Pozitivist olguların metafizikten bütünüyle arındırılmış, yani kavramsız olduğunu imgeler ve böyle kavramsız, kuramsız olduğunda bir olgu, bir fenomen bile olamayan soyutlamayı, bu hiçliği kavramı sınamak için kullanır.

Devim
Devim özdeğe özsel olarak zorunludur, ona dışarıdan dayatılan birşey değil. Devim süredurumlu iken kuvvet gerektirmez, denir. Ama kuvvetin özdekten ayrılması ancak anlak için olananaklıdır ve gerçekte kuveet özdeğin kendisidir. Bu düzeye dek devim hiçbir zaman özdeğe dışsal değil ama içseldir çünkü kuvvet içseldir. İvme ancak bu sakınımlı ve değişmez kuvvetin yoğunlaşması olabilir. Böylece ivme kuvvetin kendisinin yer değişiminden başka birşey olamaz. Bu ise özdeğin kendisinin yer değişimidir.

Elektronların devimi olarak düşünülen şey özdeğin sürekli devimidir. Devim yer ile ilgilidir, ve bir atomun bir yerde olma ve olmamasının birliği olarak devim sürekli yerdeğişimidir.

Devim uzay ve zaman kıpılarının birliği olduğuna göre, bu son iki kıpıyı içeren ve devimden daha yüksek olan her kavram devimi de içerir.

Saltık Devim ve Saltık Dinginlik
Saltık devim başka gönderme çatısına değil ama saltık uzaya göre devim olmalıdır. Saltık uzay ise bir cismin bir zaman kıpısı içinde doldurduğu yerdir. Ve cisim zaman kıpısı içinde düşünüldüğünde, Dinginliktedir. Cismin bu saltık Dinginlik durumunu bozması saltık Devimden başka birşey değildir.

Saltık Dinginlik ancak kıpısal zaman durumunda olanaklıdır. Böyle birşey salt kurgusal olamaz, çünkü zamanın sınır durumu olarak kabul edilen şey budur.

     

Eşzamanlılık
Tüm uzay noktalarının gözlemci ile göreli zamanlarının olması eşzamanlılığın olmaması demektir. Ve Zamanı yalnızca ölçülebilir olarak varlık yükleyen bir bakış açısı saltık Zamanı reddettiği için bunu yapar.

 

Kütle
Kütle plenumdur, özdektir. Kütle kuvvet içeren özdektir. Özdek mantıksal olarak ilkin yalnızca uzay ve zamanın birliğidir; kütle ise zorunlu olarak kuvveti içerir. Ve kütlenin ivme ile ilişkisi onun kendisinin özsel olarak kuvvet olması ile bağlantılıdır. Kütlenin artması ivmeyi arttırmaz (düşme deviminde olduğu gibi).
      Us
Us doğaya onda kendini bulmak için yaklaşır. Bu usun kavramıdır. "Us nedir?" sorusuna yanıt kavramın ne olduğunu bildirecek olan her yargı biçiminde olduğu gibi Özneyi ortadan kaldırır, onu kendisinden başka birşeye, Yükleme indirger: Özne Yüklemdir. Us Realite ya da Nesnelliktir. Us realite ya da nesnelliktir. Ama bu bozulma, indirgeme, bölünme, karşıtlık ancak ve ancak realitenin de us olması ile ortadan kaldırılır. Usun realitede kendini bulması karşıtlığın o denli de karşıtlık olmadığını gösterir. Erns Mach, Albert Einstein sözde bilgikuramının ileri sürdüğü şeye karşın, bilimin duyusal-algı ile ilgilendiğini söylemesine karşın, kendileri realiteye onda kendi uslarını bulmak için yaklaştılar.
Hegel'in Tin çözümlemelerinden çıkan bir vargı bugün tüm bilinç biçimlerinin yanlış, bozuk ve böylece geçici olduklarıdır. İnsanlık Tarihte hiç kuşkusuz yabancılaşmanın tam tersine, yabancılığı yenmektedir, ama görgül bilinç ideal bilince yabancıdır. İdealde, insanın ve insanlığın kuramsal ve kılgısal bilincinin temel kavramlar çerçevesinde örgütlenmesi gerekir.        
         
         
         

www.ideayayinevi.com
25.01.2012
 
REFERANSLAR:      

Mach's Principle: From Newton's Bucket to Quantum Gravity

(http://libgen.info/view.php?id=272576)