İdea Yayınevi / Temalar
site haritası 

 




"Germania," Kaulbach, Friedrich August von, 1914. Alman ulusunun simgesi.
İDEOLOJİ  
tek bir ilkeye yoğunlaşmış despotik İstencin dünyayı Zor ve Şiddet yoluyla değiştirme programıdır. İdeolojinin Yurttaş Toplumunda yeri yoktur, çünkü özgür Yurttaşın kurtarılma gereksinimi yoktur. İdeoloji istenci ve Duyuncu tanımamasında ancak dünyanın despotik bilinç alanlarında bir Güç olabilirdi. Nazizm Germanik İstenci ırk idealizmine yabanıllaştırdı. Bolşevizm İstencin kendisini reddeden bir İstenç, bir kölelik İstenciydi. Nazizm doğal İstencin, özsel olarak bir dürtünün anlatımıydı. Bolşevizm küçük bir terör Partisinin bütün bir nüfusun İstencine ve Duyuncuna karşı sürekli savaşımıydı. Birinciyi yenmek için bütün bir dünyanın erdemini seferber etmek gerekti. İkincisi bir Tinin kendi ile çelişkisiydi, ve kendi içinde çökerek kendini yoketti.
 
Doğanın zorunluk belirlenimi ile karşıtlık içinde, Tin özsel olarak Özgürlük karakterini taşır ve ussal belirlenimlerini kendisi geliştiren Dünya-Tini önderlere, kurtarıcılara, ideologlara gereksinmez. Dünya-Tininin ereği özgürlük bilincidir, kendini tüm tüzel, ahlaksal ve törel gizilliklerinde eksiksiz olarak açındırmaktır. İdeoloji kendi tikel iyilerini Dünya-Tinine dayatma istenci olduğu için, Özgürlük ile çatışmak zorundadır. Bu düzeye dek kaçınılmaz olarak Zor, Şiddet ve Terör üzerine dayanmalı, korkutucu olmalıdır. İdeoloji bir korku Devleti, bir korkaklar ve köleler Toplumu yaratabilir.

İdeolojinin kurtarıcı olma karakteri onu kendi gözünde sonsuz ölçüde akladığı için, işlediği en büyük suçları sonsuz haklılık duygusu ile dava uğruna, insanlık uğruna en büyük iyilikler olarak görür.


 
İdeolojinin kurtarıcı karakteri onu bir tür inanca, ama boş bir türden inanca indirger ve bu boşinanç gene de bir tür kutsallık niteliği taşıdığı için onu yadsımak en yüksek değeri, saltık değeri yadsımaktır ve cezalandırılmalıdır. İdeoloji tıpkı boşinaç durumunda olduğu gibi insanları düşünemez duruma getirmeli, düşünceyi köleleştirmeli, onu önderleri izlemeye, köleliğe indirgemelidir. Yüceltme kendini aşağılama ile birlikte gider. Ve tüm sözde felsefi saçmalıklar arasında ideoloji ile geçinebilen en uygun metafizik materyalizmdir. Yalnızca özdeğin varlığını ileri süren bu imbesil düşünce kendinden duyulan nefrete insanlık nefreti olarak anlatım verir. Materyalizm daha şimdiden düşünmeyen özdeksel kafaların özdeksel kalmasını sağlama bağlar.
 
   
İnsanlık ideolojiyi bir tür delilik olarak, bir hastalık olarak görmeye başlamıştır. Savaşta bile bir düşman vardır, ve bir ya da her iki yan haklılık ileri sürebilir, ve boyun eğen düşman normal olarak yok edilmez. Buna karşı İdeolojinin amacı yabancı bir istence, örneğin burjuvazi dediği, emperyalist dediği şeyin istencine boyun eğdirmek değil, ama onu bütününde yok etmektir. Sanki Dünya-Tini Tarihini yanlış olarak yapmakta, ve İdeoloji ussal istencin bu yanlışlığını kendi usdışı özenci ile düzeltmeyi istemektedir. İdeoloji ön-modern despotik tinin şiddet karakterini kalıt alır ve kendini başka istençlerin üzerindeki kurtarıcı olarak, eş deyişle onları yok edecek güç olarak görür. Kendini en yüksek ve en doğru duyunç olarak gördüğü düzeye dek, barışçıl olması, birarada varolmayı kabul etmesi söz konusu bile değildir. Ama kendisi her zaman gerçeket olduğunun tam tersini ileri sürer, ileri sürdüğünün tam tersi olduğunu gösterir. En yüksek iyi olarak en büyük kötülükte bulunmak için sorgulanamaz hakkı vardır.
 


Franklin D. Roosevelt, Winston Churchill ve Joseph Stalin, Yalta (Kırım) Konferansında, 4-11 Şubat, 1945, Avrupa'nın savaş-sonrası yeniden düzenlenmesi problemini ele aldılar. Bir despot ile değil barışın, işbirliğinin bile sanıldığından bütünüyle başka birşey olduğu ve Churchill ve Roosevelt'in despotu despot olarak görecek özgürlük bilincinden bile yoksun oldukları çok kısa bir süre içinde anlaşıldı. Despotlar arasında yeğleme gibi bir politikanın geçersiz olduğunu, anlaşmaya çalıştıkları Stalin'in yalnızca Hitler'in bir başka türü olduğunu anlamadılar.

 
Nazizme karşı Nazizmden de barbar Bolşevizm ile işbirliğinin sonucu "Barış İçinde Birarada Varoluş" olarak bilinen Soğuk Savaş oldu. Avrupa'nın Ortodox ve Katolik Doğusu korku, utanç, ve gerilik içinde varolmak zorunda kalırken, topraklarında nükleer bombaların bulunduğunu bile bilmeyen moronlar dışında bütün bir Yeryüzü onyıllarca atomik yokoluşun eşiğinde soluğunu tutup bekledi.

İdeoloji adına Asya'da ve Avrupa'da yok edilen insanların sayısı bütün bir tarih boyunca savaşlarda yok edilen insanların toplam sayısından çok daha fazladır. İdeoloji hiç kuşkusuz yalnızca sevgili önderlerin bir buluşu, yalnızca onların istencinin bir ürünü değildir. Despotik kültür (ki çok-kültürlülüğü ve kültürel-sakınımı doğrulayan ve savunan Postmodernist sapıklık tarafından bir değer olarak görülür) insanın istençsizliği, duyunçsuzluğu, duyarsızlığı ve duygusuzluğu ile belirlenir ve insanı özgür olarak, dolayısıyla birey olarak, bir değer olarak, gerçek değer olarak tanımayan bu kültür için insanın insanı yoketmesi işlerin normal durumuna aittir. Kültürel ayrımlar hiç kuşkusuz toplumların kendilerine özgü karakterlerini oluşturan, onları ne iseler o yapan etmenler, onların özsel benlikleridir. Ama bu ayrımlar aynı zamanda karşılıklı olumsuzlamalardır. İnsanlığın henüz gelişmemiş, anlamsız, usdışı değerleri olarak sık sık milyonların birbirlerini düşmanlar olarak görmelerinin ve fiziksel olarak ortadan kaldırmalarının pusuda yatan zeminleridir.

SCHILLER

BEETHOVEN
Avrupa Birliği özgürleşmenin kazanılan ereğidir, çünkü özgürlük insanlığı kültürel ayrımların ötesine ve üzerine, tek bir Yasaya, tek bir Anayasaya, evrensel Türeye ve evrensel Hakka yükselten değişimin biricik olanağıdır. Onda çok-kültürlülük değişmeyen geleneğin, karakteri tutuculuk olan despotizmin, karakteri şiddet olan ideolojinin artıkları olarak postmodern komedyenlerin umutsuz savunusuna terkedilmiştir. Avrupa Birliği modern insanlığın gerçek egemenliğine, özgür İstencinin egemenliğine yürüyüşünde Dünya-Tininin ilk adımıdır.
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi / 2014