İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler / Aziz Yardımlı
site haritası  
 
 
Xenofanes
 
 
Eleatik Okulun düşünürleri Xenofanes, Melissos, Parmenides ve Zenon'dur. Okulun kurucusu Xenofanes'tir ve Parmenides Xenofones'in öğrencisi olarak görülebilir. Melissos ve özellikle Zenon ise Parmenides'in öğrencileridir.

Aristoteles (Metafizik I.5) ilk üçünü şöyle betimler:

"Parmenides Biri Kavram (kata ton logon) olarak, Melissos özdek (kata thn ulhn) olarak kavramış görünür; buna göre birincisi onun sınırlı (peperasmenon) olduğunu ve ikincisi sınırsız (apeiron) olduğunu söyler. Ama onlardan Birin kuramını ilk anlatacak olan Xenofanes sorunu yalınlaştırmadığı gibi bu iki yandan hiç birini dikkate de almadı, ama göklere bakarak, 'Tanrı Birdir,' dedi. Xenofanes ve Melissos bütününde daha az uygardırlar. Oysa Parmenides daha incedir."

Strabo altıncı kitabının başında Parmenides ve Zenon'un Pisagorcular olduklarını söyler. Cicero'ya göre (Acad. Quæst. IV. 42) Eleatik okul adını bu ikisinden almıştır.

 


Yaşam. Xenofanes'in doğum ve ölüm tarihleri bilinmese de, Diogenes Laërtius'a göre (IX. 18) Anaximander ve Pisagoras'ın çağdaşıdır. Doğduğu kent olan Kolofon'dan bilinmeyen nedenlerle kaçarak Büyük Yunanistan'a (Sicilya) sığındı ve orada Zankle (şimdiki Messina) ve Catana (Catania) kentlerinde yaşadı. Elea'da yaşadığı kesin değildir. Diogenes Laërtius (IX. 20), 60'ıncı Olimpiyat sırasında parladığını ve Elea'nın kolonileştirilmesi üzerine 2.000 dizelik bir şiir yazdığını söyler ve bundan Elea'da doğduğu sonucu çıkarılabilir. Ama Strabo altıncı kitabının başında — Elea'yı betimlerken — yalnızca Parmenides'in ve Zenon'un Elea'da doğduklarını söyler. Xenofanes Med savaşlarını görecek kadar yaşadı ve yaklaşık olarak yüz yaşında öldü. Söylendiğine göre öylesine yoksullaşmıştı ki, çocuklarını gömdürmek için parası olmadığından onları kendi elleriyle toprağa verdi. Xenofanes'in bir öğretmeni olmadı.
 
 

Yazıları. Doğa Üzerine (Peri FusevV) bir kitap yazdı. Kimi dizeleri saklanan bu çalışmasında güçlü uslamlama göstermez.

Hegel'in notu: Bonn kentinden Professor Brandis Xenofanes'in yapıtından kalan kimi dizeleri biraraya topladı ve onları Parmenides ve Melissus'un fragmanları ile birlikte “Commentationum Eleaticarum, P. 1,” başlığı altında 1813'te Altonae'de yayımladı.

 
 

Xenofanes gerçek varlığın Bir olduğunu ileri sürdü ve ona Tanrı dedi.

"Herşey Birdir ve Tanrı tüm şeylerde bulunur. Değişmezdir, başlangıcı, ortası ve sonu yoktur."

Birlik üzerine bu vurgu çokluğun yadsınmasıdır, çünkü çokluk ayrımı, sınırlı olmayı, sonlu olmayı imleyecektir. Ama Eleatikler gerçekliğin ilksiz-sonsuz olduğunu bulmuşlardır, ve izledikleri mantık Bir ile bağdaşmayan herşeyin yadsınmasını gerektirir. Duyusal dünya Bir ile bağdaşmaz, çünkü değişim içerir.

Eleatiklerin düşüncelerinin çıkış noktası değişimin yokluğudur. Tüm duyusal dünya değişim içindedir. Ama değişim — ortaya çıkış ve ortadan yitiş — gerçek varlık olamaz, çünkü geçici olan gerçek varlık taşımaz. Varlık böylece değişmeyene, sonlu olmayana, yitmeyene yüklenir. Bu ise Bir ya da Tanrıdır. Çünkü bir parçası olmayandır, böylece başlangıcı, sonu vb. yoktur, yaratılmış olamaz ve yitici olamaz.

 
 

İskenderiyeli Klemens Xenofanes'ten şunları aktarır (Strom. V. 14, s. 714):

"Tek Tanrı tanrılar ve insanlar arasında en büyüğüdür.
Ne tinde ne de biçimde ölümlülere benzer."

Aslında Tek Tanrının 'en büyük' olması onun yanısıra başkalarının da olduğunu, böylece onun sınırlı, sonlu olduğunu imler. Eleatik düşünür bu olgunun bilincinde değildir. Ama "ölümlülere benzemezlik" açıkça bu çelişkiyi gidermek için amaçlanmıştır.

 
 

Sextus Empiricus ise şunları aktarır (Matematikçilere Karşı, IX, 144):

"Her yerde görür, her yerde düşünür, ve her yerde işitir."

Digones Laertius bu sözlere şunu ekler:

"Düşünce ve Us herşeydir ve ilksiz-sonsuzdur."

Bu önermesi ile Xenofanes duyusal algıya ve ona bağlı tüm tasarımlara Gerçekliği, Varlığı yadsır: Tüm doğuş ve yitiş, devim ve değişim duyusal algı dünyasına ait yanılsamalardır.

Öznel yandan bakarsak, doğal-duyusal bilincin kendisi tüm içeriği ile birlikte bir yanılsamalar yapısıdır. Xenofanes duyusal algıyı bir bilgi kaynağı olarak değil, ama yalnızca sanı ya da görüş kaynağı olarak görür ve gerçek Varlığın ancak düşünce tarafından bilinebileceği sonucunu çıkarır.

Burada düşünce ilk kez duyusalın sonluluğunun üzerine yükselir. Ama ilk kıpı Analitik Anlağın kıpısıdır, soyut, yalın, belirlenimsiz Varlık olarak Varlıktır. Eleatikler bu saltık soyutlama ile birlikte bilgiyi de olumsuzladıklarını, çünkü bilginin, belirlibilgi olarak, olumsuzlama kapsayacağını, ya da soyut Varlığın salt belirlenimsizliği nedeniyle bilinebilecek hiçbirşey kapsamadığını düşünmediler.

 
 

Bu saltık olarak olumlu kavram (Varlık) kaçınılmaz olarak olumsuzu ile, Yokluk ile birlik içindedir, ve Eleatikler bunun bütünüyle bilincinde olduklarını kendi analitik bakış açılarından olumsuz olarak anlattılar: Oluş olanaksızdır. Çünkü Yokluğun Varlığını doğrulamayı gerektirir.

Bu Eytişim kendini daha sonra Zenon'un paradokslarında düşüncenin bugün de diriliğini ve önemini yitirmeyen özsel işleyişi olarak sergiler.

Eleatikler analitik düşüncenin kendi mantığını izlediler ve buna göre hiçbirşeyin ortaya çıkamayacağını, Oluşun bütünüyle olanaksız olduğunu gördüler.

Bu eytişim Aristoteles'in çalışmasında bulunur (De Xenofane, Zenone et Gorgia, c. 3):

"Eğer herhangi birşey varsa, doğması olanaksızdır (ve [Xenofanes] bunu giderek Tanrıya bile uygular); çünkü ya aynı olanlardan ya da aynı olmayanlardan doğacaktır. Ama ikisi de eşit ölçüde olanaksızdır. Çünkü aynı olanların aynı olanlardan doğması onları doğurmalarından daha olası değildir, çünkü aynıların birbirleri ile özdeş belirlenimleri olmalıdır."

Benzerlik doğurma ve doğurulma arasındaki ayrımı siler.

"Aynı olmayanların aynı olmayanlardan doğması da eşit ölçüde olanaksızdır, çünkü eğer daha zayıf olandan daha güçlü olan doğarsa, ya da küçük olandan büyük olan, kötü olandan iyi olan, ya da evrik olarak kötü olan iyi olandan doğarsa, Varlıktan Yokluk doğmuş olacaktır. Bu olanaksızdır, ve öyleyse Tanrı ilksiz-sonsuzdur."

Aynı şey Panteizm ya da Spinozacılık için de geçerlidir, çünkü ex nihilo nihil fit, yokluktan yokluk gelir. Panteizm Doğayı Tanrı olarak, Bir olarak, gerçek Varlık olarak görür, ve ona tüm belirlenimi, tüm olumsuzlamayı ve böylece genel olarak Oluşu yadsır.

[Xenofanes'e göre,] "Eğer Tanrı en güçlü ise, Bir olmalıdır. Çünkü eğer iki ya da daha çok olsaydı, ötekiler üzerinde hiçbir egemenliği olmazdı, ama ötekiler üzerinde egemenliği olmayınca Tanrı olmazdı. Böylece Çok olsalardı, göreli olarak daha güçlü ya da daha zayıf olurlar ve böylece tanrılar olmazlardı, çünkü Tanrının doğası ondan daha güçlü hiçbirşeyin olmamasıdır. Eğer eşit olsalardı, Tanrı bundan böyle en güçlü olma niteliğini taşımazdı, çünkü aynılar aynılardan ne daha kötü ne de daha iyidir. Bu yüzden eğer Tanrı varsa, ve eğer Tanrı ise, yalnızca birdir. Eğer Çok olsaydı, istediğini yapamazdı. Bir olduğuna göre, her yerde aynıdır. İşitir, görür ve her yerde başka duyuları da vardır, çünkü durum bu olmasaydı, Tanrının parçalarından biri ötekinden daha güçlü olurdu, ki olanaksızdır. Tanrı her yerde aynı olduğu için, Küre biçimindedir, çünkü burada böyle orada şöyle değil ama her yerde aynıdır. İlksiz-sonsuz ve bir ve küre biçiminde olduğu için, ne sınırsız ne de sınırlıdır. Sınırsız olmak olmamaktır, çünkü ne ortası, başı, sonu, ne de parçası vardır; ve sınırsız olan bu betimlemeye karşılık düşer. Ama olmayan ne olursa olsun, Varlık değildir. Eğer Çok olsaydı, karşılıklı sınırlama yer alırdı, ama yalnızca Bir olduğuna göre, sınırlı değildir. Bir devinmez, ne de devimsizdir. Devimsiz olmak olmamaktır, çünkü ona hiçbir başkası gelmez, ne de kendisi bir başkasına gider. Ama devindirilmek Çok olmak demek olmalıdır, çünkü biri bir başkasına devinmelidir. Böylece Bir ne dingindir ne de devinir, çünkü ne olmayandır ne de çoktur. Tüm bunlarda böylece belirtilen Tanrıdır. Tanrı İlksiz-sonsuz ve Birdir, Kendisi gibi ve küreseldir, ne sınırsız ne de sınırlı, ne dinginlikte ne de devimdedir."

Bu uslamlamaların ilkesi A = A ya da özdeşliktir. Birşey salt kendine özdeştir, ve karşıtlık içermez. A ancak A olabilir, hiçbir zaman B olamaz çünkü B olması onu içermesi ve böylece A olmaması, çoklu, ayrımlı olması, kendisi ve başkası olması demek olacaktır. Devimin, genel olarak değişimin yadsınması Eleatik soyut Anlak mantığının biricik tutarlı sonucudur. Dahası, Bir hiçbir belirlenim içermemelidir, çünkü belirlenim ancak olumsuz olanı içerdiği ölçüde belirlenimdir, ama Bir hiçbir olumsuzluk, hiçbir yokluk içermez.

Tanrının en olgusal Varlık olduğu, Bir olduğu, hiçbir olumsuzlama içermediği, sonluyu bütünüyle dışladığı vb. yolundaki daha geç çıkarsamalar tam olarak bu zamanüstü, soyut, analitik Eleatik ilke üzerine dayanırlar.

Doğal bilinç sonluya, görüngüsel ve geçici olana Varlık yükler. Eleatikler bunu yapmazlar.

 
 

Sextus Empiricus (Matematikçilere Karşı) Xenofanes'ten şu alıntıyı yapar:

"Hiç kimse hiçbir zaman açıkça ve gerçekten bilmedi,
Ne de evren gibi tanrılar üzerine de herhangi birşey bilecektir.
Çünkü en eksiksiz olarak anlattığını düşündüğü şeyi hiçbir biçimde bilmez;
Sanıları ile sarılır herşeye."

Sextus Empiricus şunları ekler:

"Xenofanes tüm bilgiyi değil, ama yalnızca bilimsel ve yanılmaz bilgiyi hiçe sayar, ve sanısal bilgiyi ise bırakır. Bunu sanı herşeye sarılır diyerek anlatır. Böylece onda ölçüt sanı, e.d. görünürde olan yapılır, sağlam ve güvenilir olan değil. Buna karşı, Parmenides sanıyı kınar."

Xenofanes bir yanda Varlığın bilinci, ve öte yanda sanı bilinci olarak iki tür bilgiyi kabul eder, ve sanıyı kınayan Parmenides'in tersine, Xenofanes sanıyı ölçüt yapar.

 
 

Panteizm. Eleatiklerin Panteizmi özdeşlik ilkelerinin vargısıdır: Yalnızca tüm belirlenimi dışlayarak kendine-özdeş kalan Bir vardır. Bu zeminde, Eleatik düşünür için duyusal olan da gerçekte Tanrının kendisinden başka birşey değildir. Değişim sonlu şeyleri ilgilendirir. Ama değişim bir yanılsamadır, ve — mantıksal olarak kavranışı ne denli güç olursa olsun — görgüngü-değişim dünyasının kendisi gerçekliğinde Tanrıdır. Tanrıyı görüngü karşısında sonsuz olarak alan bakış açısından ayrı olarak, görüngüyü yokluk olarak alan bakış açısı sonluyu sonsuza karşıtlık içinde görmez. Eleatiklere kendi bakış açılarından bakmadıkça, Panteizmlerini kavrayamayız.

Bir karşıtını dışladığı için, Eleatik düşünür için hiçbir çıkarsama ya da ayrımlaşma öğesi de yoktur. Bu anlak soyutlamasında hiçbir ayrım, hiçbir belirlenim, hiçbir olumsuz yoktur. Devim, değişim yoktur.

 
 

Xenofanes için Birin bilgisi tanrısaldı: Salt olumsuz bir eytişim ki ilişkide olduğu tüm belirlenimi yalnızca yokeder. Duyusal dünyaya ve bu dünya üzerine sonlu düşünce belirlenimlerine yaklaşımı Yunan mitolojisini çürütmesinin mantıksal zeminin sağlar.

Eğer hayvanların ve aslanların elleri olsaydı,
Ve onlarla tıpkı insanlar gibi sanat yapıtları üretselerdi,
Tanrısal biçimleri yaratırken onlara verirlerdi
İmgede ve büyüklükte kendilerine ait olanı.

Hesiodos ve Homeros'un tanrılarına saldırısı şöyledir:

Hesiodos ve Homeros'un tanrılara yükledikleri herşey
İnsanlar arasında utanç verici ve kınanabilir olandır —
Hırsızlık, zina ve karşılıklı aldatma.

 
 

Ama gene de Birin yalınlığını, belirlenimsizliğini bozmak ve görüngüler üzerine de düşünmek zorundadır:

Topraktan gelir herşey, ve yine ona geri döner,
Hepimiz benzer olarak topraktan ve sudan geldik,
Böylece büyüyen ve doğan herşey yalnızca toprak ve sudur.

Sextus Empiricus (Matematikçilere Karşı, X. 313-4)

 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi 2014