(Fr. 6) Eğer sınırsız olsaydı, bir olurdu; çünkü eğer iki olsaydı, bunlar sınırsız olamaz ama biri ötekini sınırlardı.
"Eğer Melissos çalışmasına Doğa Üzerine ya da Varolan Üzerine adını vermişse, açıktır ki doğayı varolanlar ve doğal nesneler olarak, e.d. algılanabilir nesneler, varolan şeyler olarak düşünmüştür. Belki de Aristoteles'in onun varolanı bir olarak bildirirken algılanabilir tözlerden ayrı olarak başka hiçbirşeyin olmadığını kabul ettiğini söylemesinin nedeni budur. Çünkü algılanabilir olanın açıkça var göründüğü verildiğinde, o zaman eğer varolan tek ise, algılanabilir olandan ayrı olarak başka hiçbirşey varolmayacaktır.
Ama Melissos arkaik bir biçemde ve kapalı olarak yazdığı için, o arkaik tümcelerini kendilerini açıklayalım ki onları okuyanlar daha uygun yorumlar arasında daha doğru olarak yargıda bulunabilsinler. Şimdi, daha önceki sözlerini bir vargıya getirerek ve değişimin irdelenişini sunarak, Melissos şunları söyler:
"Varolan her zaman vardı ve her zaman varolacaktır. Çünkü eğer varlığa gelmiş olsaydı, o zaman varlığa gelmeden önce yokluk olmuş olması gerekirdi. Şimdi eğer yokluk olmuş olsaydı, yokluktan hiçbir biçimde herhangi birşey ortaya çıkamazdı."
Melissos bunu şöyle anlatır:
(Fr. 7) "Şimdi varlığa gelmediği ama varolduğu için, vardır, her zaman vardı ve her zaman varolacaktır, ve hiçbir başlangıcı ve hiçbir sonu yok ama sonsuzdur. Çünkü eğer varlığa gelmiş olsaydı bir başlangıcı olurdu (çünkü belli bir zamanda varlığa gelenin bir başlangıcı olurdu); ve bir de sonu olurdu (çünkü belli bir zamanda varlığa gelenin bir sonu olurdu). Ve eğer ne başlamış ne de sonlanmış ve her zaman varolmuş ve her zaman varolacak ise, hiçbir başlangıcı ve hiçbir sonu yoktur. Çünkü bütün olarak varolmayanın her zaman varolması olanaksızdır."
Tıpkı varlığa gelmiş olanın varlığında sonlu olduğunu ileri sürmesi gibi, her zaman varolanın varlığında sonsuz olduğunu ileri sürer. Şunları yazarken bunu açığa koyar:
(Fr. 8) Tıpkı her zaman varolması gibi, büyüklükte de her zaman sonsuz olmalıdır.
(Fr. 9) Bir başlangıcı ve sonu olan hiçbirşey ilksiz-sonsuz ya da sınırsız değildir.
(Fr. 10) Eğer bir olmasaydı, başka birşey tarafından sınırlanmış olurdu.
(Fr. 11) Öyleyse herşey ilksiz-sonsuz ve sınırsız ve türdeşdir; ve ne yok olabilir, ne daha büyük olabilir; ne düzenini değiştirebilir ne de acı ya da sıkıntı çekebilir. Eğer bunlardan birini çekecek olsaydı bundan böyle bir olmazdı; çünkü eğer değişirse, varlık türdeş olmamalı, ama daha önce var olan yok olmalı ve var olmamış olan var olmaya başlamalıdır. Eğer o zaman on bin yılda bir saç teli kadar bile değişecek olsaydı, zamanın bütününde bütünüyle yok olurdu.
(Fr. 12) Ve düzeninin değişmesi olanaksızdır, çünkü daha önce varolan düzen değişmez, ne de var olmamış olan varlığa gelir; ve ona hiçbirşey eklenmediği ve ondan hiçbirşey çıkarılmadığı ya da ayrı kılınmadığı için, var olan şeylerden herhangi biri düzenini nasıl değiştirebilir? Ama eğer herhangi birşeyde ayrım oluşmuş olsaydı, düzeni daha şimdiden değişmiş olurdu.
(Fr. 13) Ne de acı çeker. Çünkü acı çekseydi bütün olarak varolamazdı; çünkü acı çeken birşeyin her zaman varolması olanaksızdır; ne de sağlıklı olanın gücüne eşit bir gücü vardır. Eğer acı çekseydi türdeş de olmazdı; çünkü birşeyin yitmesi ya da eklenmesi yoluyla acı çeker, ve bundan böyle türdeş olmazdı. Ne de sağlıklı olan acı çekebilir; çünkü varolan sağlık yiter ve varolmayan varlığa gelirdi.
(Fr. 14) Ne de herhangi bir boşluk vardır. Çünkü boşluk yokluktur; ve yokluk olan var olamaz. Ne de devinir. Çünkü dolu olduğu için gideceği hiçbir yer yoktur. Çünkü eğer boşluk olsaydı boşluğa devinirdi; ama hiçbir boşluk olmadığı için gideceği hiçbir yer yoktur. Ve yoğun ya da seyrek olamaz. Çünkü seyrek olan yoğun olan kadar dolu olamaz, ama seyrek olan daha şimdiden yoğun olandan daha boştur.
Dolu olan ve dolu olmayanı şu yolda birbirinden ayırdetmelisin: Eğer birşey için yeri varsa ya da birşeyi kabul ederse, dolu değildir. Eğer herhangi birşey için yeri yoksa ya da herhangi birşeyi kabul etmezse, doludur. Şimdi eğer hiçbir boşluk yoksa, doludur. Böylece eğer dolu ise devinmez.
Büyüklük ile demek istediği şey uzam değildir, çünkü kendisi varolanın bölünemez olduğunu gösterir:
(Fr. 15) Eğer varlık ayrılırsa devinir; ama devinen ise aynı zamanda varolmaz.
Tersine, büyüklük ile onun olgusallığının üstünlüğünü demek ister. Çünkü şu sözlerinde varolanın cisimsel olduğunu demek istediğini belirtmişir:
(Fr. 16) Şimdi, eğer varsa, bir olmalıdır; ama bir olduğu için, kendisinin bir bedenin olması söz konusu olamaz. Ve eğer bir kalınlığı olacaksa, parçaları olacak ve bundan böyle bir olmayacaktır."
|