İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler / Aziz Yardımlı
site haritası  
 
Leukippos
(İÖ 5'inci yüzyıl)

Leukippos (Λεύκιππος)
(İÖ 5'inci yüzyıl, ABDERA ya da MİLETUS)

Demokritos'un gölgesinde kalan Leukippos Eleatik Zenon'un ve Empedokles'in çağdaşı di. Öğretisinin içeriği nedeniyle Thales, Anaximander ve Anaximenes ile birlikte İyonyalı doğa felsefecileri arasında kabul edilir. İÖ 440 sıralarında Abdera'da bir okul kurdu ve burada Atom üzerine açımladığı görüşler daha sonra öğrencisi Demokritos tarafından dizgeselleştirildi.

Aristoteles ve Theofrastus Demokritos'u olmaktan çok Leukippos'u Atomizmin kurucusu olarak görürler.

 
 
 
Yaşam. Leukippos'un yaşamı üzerine, giderek nerede ve ne zaman doğduğu konusunda bile doğru olarak kabul edilebilecek hiçbirşey bilinmemektedir. Epikürüs böyle bir felsefecinin olmadığını söyler. Ama inandırıcılıkları daha yüksek olan Aristoteles ve Theofrastus onun Atom kuramının kurucusu olduğunu bildirirler. Kimileri — örneğin Diogenes Laertius — onu bir Eleatik olarak gösterir. Daha başkaları Demokritos ile birlikte olduğu için onu Abdera’ya ya da Melos'a (Peloponez kıyılarına yakın bir ada) ait gösterir. Simplikios'a göre Miletusludur.

Diogenes Laertius Leukippos'un Zenon'un bir dostu ve öğrencisi olduğunu bildirir. Herakleitos ve Anaxagoras ile de çağdaştır. Abdera'daki okulu 440 sıralarında kurduğu düşünülür. Theofrastus onun Parmenides'in okulunun bir üyesi olduğunu söyler ve sözleri Parmenides'in o sıralar okulun başında olduğunu imler.

Yapıtlar. Leukippos'un yitik yapıtları arasında en ünlüsü Demokritos'un toplu yapıtlarına katılmış görünen Megas Diakosmos'tur (Büyük Evren-Dizgesi ya da Büyük Kozmoloji). Leukippos Atomlar ve Boşluk üzerine kuramını bu yitik kitapta konutladı. Leukippos ile ilgili fragmanlar ve doksografik parçalar Hermann Diels tarafından toplanmıştır (Berlin, 1879).

Leukippos'tan tek bir fragman kalmıştır:"Hiçbirşey rasgele olmaz, ama herşey Ustan ve Zorunluk yoluyla ortaya çıkar." (Ya da: „Kein Ding entsteht planlos, sondern aus Sinn und unter Notwendigkeit.“)

Yine Büyük Kozmoloji'de kapsandığı kabul edilen bir başka fragmanda şunlar bildirilir: "Kozmoz daha sonra Atomların nedensel ve tahmin edilemez bir devime hiç durmadan ve aralıksız olarak boyun eğmeleri sonucunda küresel bir biçim kazandı." (24, I, 1.)

 
 
 
Aristoteles, Metafizik, I.4:

‘‘Leukippos ve arkadaşı Demokritos öğelerin Doluluk ve Boşluk olduğunu ileri sürerek birine Varlık ve ('olan') ötekine Yokluk ('olmayan') demişlerdir; Dolu ya da katı olan Varlık, buna karşı Boş ve seyrek olan ise Yokluktur; (buna göre var olmayan da olan gibi vardır, çünkü boşluk da cisim gibi vardır); ve bunların şeylerin özdeksel nedenleri olduğunu bildirirler.’’

"Ve derler ki, bunlar şeylerin özdeksel nedenleridir. Ve tıpkı temelde yatan tözü bir birlik yapanlar, tüm başka şeyleri onun değişkileri aracılığıyla yaratanlar, seyreklik ve yoğunluğu bu değişkilerin ilk ilkeleri olarak alanlar gibi, bu düşünürler de 'ayrımlar'ın başka herşeyin nedenleri olduklarını savunurlar. Bu ayrımlar, derler, üçtür: Şekil, Düzenleme ve Konum, çünkü var olanın yalnızca kontor, kohezyon ve eğilimde ayrı olduğunu savunurlar. Bunlardan kontor şekil, kohezyon düzenleme, ve eğilim konum demektir). Böylece A N'den şekilde, AN NA'dan düzenlemede ve Z N'den konumda ayrılır. Devime, şeylerde nereden ve nasıl doğduğuna gelince bu noktayı gözardı etmişlerdir, tıpkı başka düşünürlerin yaptığı gibi."

 
 

Nike
Vakum ve Plenum
Leukippos'un Atom Kuramı Eleatik Parmenides'in boşluğu yadısmasından doğdu. O da boşluk olmadıkça devimin olamayacağını kabul etti, ama Boşluğu Varlık ile özdeşleştirmenin gereksiz olduğunu düşündü. Pisagorcu boşluk az çok 'hava' ile özdeşleştirilmişken, Leukippos'un boşluğu saltık anlamda boşluktu.

1) Atomlar matematiksel olarak bölümezdir (Pisagoras'ın Monadları gibi), çünkü içlerinde hiçbir boşluk yoktur.

2) Aynı büyüklükte olmaları zorunlu değildir;

3) Ağırlık atomların büyüklüğüne bağlıdır (ama ağırlık cisimlerin birincil bir özelliği değildir). İlk kez Epikirüs atomlara ağırlık yükledi.

Atomun Diyalektiği
Atomlar özdeksel oldukları için ilkede duyusal olarak algılanabilir olmaları gerekir. Ama kesilemez ya da bölünemez demek olan Atom kavramı üzerine biraz düşünce duyusallığın bütünüyle arkada bırakıldığını, Atomun tasarlanmasının, imgelenmesinin ya da başka herhangi bir yolda duyusal olarak belirlenmesinin olanaksız olduğunu gösterir. Atom tıpkı nokta gibi, tıpkı zamansal kıpı gibi tam olarak karşıtların birliğidir: Bölünemez olmalıdır, ama o denli de özdeksel olarak var olmalıdır. Atom bir duyum ya da tasarım değil ama özsel olarak kavramsal olandır.

Atom fiziksel varoluşun bu en son temelinde çelişkili olması, sonsuz küçüklük olması olgusu doğal bilincin, resimsel-tasarımsal düşüncenin doğrulayabileceği birşey değildir. Bunun için yalın olarak kurgul düşünce, iki karşıt yanın bir ve aynı zamanda doğrulanması olarak diyalektiğin kavranması gerekir. Atom hiç kuşkusuz özdeksel atomdur. Ama bölünemez olması onu belirli bir varlık olarak ortadan kaldırır. Ancak bu kurgul gerçek Atomun olanağı ve gerçekliğidir. Atom karşıtların birliği olarak vardır.

 
 

Eleatikler ve Leukippos

Leukippos atom kuramının öncüsüdür. Kuramı Parmenides'in boşluğun varlığını yadsıyan ve çokluğun ve devimin olanaksızlığı sonucuna götüren çıkarsamalarına bir karşısav olarak doğar. Boşluk (Vakum) olmaksızın devimin olamayacağını doğrular, ama Boşluğu Yokluk ile özdeşleştirmeyi yadsır.

Pisagorcu Boşluğun az çok "hava" ile bir görülmesi ölçüsünde, Boşluğun varoluşunu konutlayan ilk düşünür Leukippos'tur. Dizgesi gelişmiş olmasa da, düşünce bundan böyle yüzeyselliği terketmiş ve kurgul gücünü kazanmıştır. Theofrastus'un aktardığı gibi, Leukippos "var olanın var olmayandan daha gerçek olmadığını, ve her ikisinin de benzer olarak varlığa gelen şeylerin nedeni olduklarını savundu."  Bu bakış açısı karşıtları ayıran soyutlamacı Eleatik bakış açısının tam tersidir. Herakleitos'un bakış açısıdır. Ve gene de gerçekliğin düşünce yoluyla kavranacağını ve duyusal görüngünün değil ama kavramsalın özsel olduğunu bildirmede baştan sona Eleatiktir: Varlık evrensel kavramlar yoluyla belirlenir.

Eleatiklerin yalnızca Varlık vardır, ve Yokluk yoktur diyen bakış açıları değişim, devim, oluş vb. süreçlerine izin vermiyordu ve bunları duyusal, dolaysız algının alanına düşüyor olarak, böylece sanı olarak alıyordu. Herakleitos Eleatiklerin ortadan kaldırdıkları Yokluğun da var olduğu, Varlık ve Yokluğun aynı oldukları düşüncesini ileri sürdü. Leukippos bu iki karşıt kategoriyi görgül alana aktardı.

 
 
FRAGMANLAR

VAKUM VE PLENUM
‘‘Leukippos ve arkadaşı Demokritos öğelerin Doluluk ve Boşluk olduğunu ileri sürerek birine Varlık ve ('olan') ötekine Yokluk ('olmayan') demişlerdir; Dolu ya da katı olan Varlık, buna karşı boş ve seyrek olan ise Yokluktur; (buna göre var olmayan da olan gibi vardır, çünkü boşluk da cisim gibi vardır); ve bunların şeylerin özdeksel nedenleri olduklarını bildirirler.’’ (Aristoteles, Metafizik, I.4.)

ATOM KURAMI
Theofrastus Sanılar'ının Birinci Kitabında Leukippos konusunda şunları yazar:

Milo Venüsü

"Elealı ya da Miletuslu (çünkü onunla ilgili olarak her iki kentin de adı verilir) Leukippos felsefede Parmenides ile birlikte iİdi. Ama şeyleri açıklamasında Parmenides ve Xenofanes ile aynı yolu tutmayıp tüm görünüşe karşın tam tersini izledi.

Onlar Herşeyi bir, devimsiz, yaratılmamış ve sonlu yaptılar ve giderek var olmayanı araştırmamıza bile izin vermediler. O ise sürekli devim içinde olan sayısız öğenin, yani Atomların varlığını kabul etti. Bunların biçimlerini sayıca sonsuz olarak aldı çünkü şu değil de bu türde olmaları için hiçbir neden yoktu, ve çünkü şeylerde sonu gelmeyen bir oluş sürecinin ve değişimin yer aldığını gördü. Dahası, var olanın var olmayandan daha gerçek olmadığını, ve her ikisinin de benzer olarak varlığa gelen şeylerin nedeni olduğunu savundu çünkü Atomların tözünün sıkı ve dolu olduğunu kabul ederek onları varlık olarak adlandırdı ve bu arada yokluk dediği ama varlık denli gerçek olduğunu doğruladığı Boşluğun içinde devindiklerini düşündü."

 

 

ELEATİKLER VE LEUKİPPOS
Aristoteles şunları yazar (aktaran Burnet):

"Leukippos ve Demokritos tüm şeyler hakkında aşağı yukarı aynı yöntem ile ve aynı kuram üzerinde karar verdiler, başlangıç noktası olarak doğallıkla ilk geleni aldılar. Eskilerden kimileri gerçek olanın zorunlu olarak bir ve devinemez olması gerektiğini savunuyorlardı; çünkü, diyorlardı, boş uzay gerçek değildir, ve devim özdekten ayrılmış boş uzay olmaksızın olanaksız olacaktır; dahası, ne de, eğer şeyleri ayıracak hiçbirşey olmasaydı gerçeklik çok olabilirdi. Ve eğer biri olgusallığın bir değil ama çok olduğunu, boş uzayın var olduğunu savunmak yerine Herşeyin sürekli değil ama kesikli olduğunu, parçalarının değme durumunda olduklarını (Pisagorcu görüş) savunacak olsaydı, bunun bir ayrımı olmazdı. Çünkü eğer her noktada bölünebilirse, bir yoktur, ve öyleyse çok da yoktur, ve Bütün boştur (Zenon); oysa, eğer bir yerde bölünebilir ama başka bir yerde bölünemez olduğunu söylersek, bu keyfi bir kurgu olarak görünür; çünkü hangi noktaya dek ve hangi nedenle Bütünün parçası bu durumda ve dolu olacak, buna karşı geri kalanı kesikli olacaktır? Ve aynı nedenlerle bunun dışında bir de devimin olamayacağını söylerler. O zaman, bu uslamlamalar sonucunda, algının ötesine giderek ve uslamlamayı izlememiz gerektiği inancıyla onu gözardı ederek, derler ki Herşey bir ve devimsizdir (Parmenides), ve aralarından kimileri der ki sonsuzdur (Melissos), çünkü herhangi bir sınır boş uzay tarafından çizilecektir. Öyleyse gerçeklik üzerine bildirdikleri görüş budur, ve onları bunu bildirmeye götüren nedenler bunlardır. Şimdi, uslamlamaları izlediğimiz düzeye dek, bu vargı çıkıyor görünür; ama eğer olgulara başvuracak olursak, böyle bir görüşü savunmak delilik gibidir. Deli olan hiç kimse duyularından ateşin ve buzun ona bir olarak görünecekleri denli kopamaz; doğru olanlar yalnızca şeylerdir, ve içlerinde deliliğin kimi insanların hiçbir ayrım görmemeye götürdüğü şeyler alışkanlıktan doğru görünürler."

"Ama Leukippos duyu ile uyum içinde olan ve varlığa gelişi ve yitip gidişi, devimi ve şeylerin çokluğunu geçersiz kılmayan bir kuramının olduğunu düşündü. Bunu deneyim için doğrularken, buna karşı Biri ortaya sürenlere devimin boşluk olmaksızın olanaksız olduğu, boşluğun olgusal olmadığı, ve olgusal olmayanın yokluğunun olgusal olmadığı görüşlerini yükledi. "Çünkü," diyordu, "sözcüğün sağın anlamında olgusal olan bir saltık plenumdur (doluluk); ama plenum bir değildir. Tersine, onlardan sonsuz bir sayıda vardır, ve oylumlarının küçüklüğünden ötürü görülemezdirler. Boşlukta devinirler (çünkü boşluk vardır); ve biraraya gelerek varlığa gelişi ortaya çıkarırlar; ayrılarak, yitip gitmeyi."

Bu pasajda adları verilmeksizin Zenon ve Melissos'tan söz edilmektedir.

 
 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi / 2014