İdea Yayınevi / Modern Tin / Aziz Yardımlı
 
eski anasayfa_
online alış-veriş_
 
İstenç
"Tüze Bilimi özgür İstenci ilkesi ya da başlangıç noktası olarak alır."

İstenç özgürdür. Bu bağıntı üzerine, İstenç saltık olarak içgüdü, dürtü, eğilim, istek tarafından belirlenemez, köleleştirilemez. Tutkularına, dürtülerine, içgüdü ve eğilimlerine yenik düşen insana İstençsiz denir. Bilinçli olduğu düzeye dek, böyle dürtüsel, içgüdüsel belirlenime İstek deriz. İstenç özgür iken, usun belirlenimi altında dururken, İstek kendiliğindendir. 'İstediğimi isteyememem' anlatımı bir bağımlılığı, isteğin İstenç olmadığını imler. İstek de bilinçlidir, ama İstenç tarafından denetlenebilir.

İstenç Özgürlüğünü yadsıyan determinizm belirlenimin kendisini zorunluk ile karıştırır.
Determinizm ya da belirlenimcilik kavramı nedensellik anlatmaz. İstencin belirlenimi öz-belirlenim olduğu düzeye dek İstenç Özgürlüğün kendisidir.

İstencin özgürlüğü — belirlenmeksizin belirleyici olması — nesnel Tin alanında her belirlenim ve çıkarsamanın onunla uyum içinde olması gereken bağıntıdır. İstenç bu alanın daha öte her belirleniminde Özgürlük olarak kapsanan özsel içeriktir, Logostur.

Yine aynı Özgürlük belirlenimi İstencin genel olarak İyi ile, bütünüyle soyut olarak İyi Kavramı ile özsel bağıntısını gösterir. Felsefede işimiz İyiyi (ya da başka herhangi bir Kavramı) betimlemek, açıklamak, tanımlamak değildir, çünkü saltık olarak soyut birşey, İyi Kavramı, tıpkı başka her Kavram gibi, betimleme ya da açıklama ya da tanımlama konusu olamaz, çünkü buna gerek duymaz. Açıklamalar vb. onu ancak bir tasarıma çevirir ve böylece felsefi çözümlemenin dışına düşürürler. Kavramlar kendi aralarında bağıntılıdırlar, ve bu bağıntılar onları belirli kılan içerikleridir.

İstenç ilkin dolaysızdır: Duyuncun dolaylılığından geçmeksizin belirlenir. Bu soyut Hak alanının İstencidir.

Ystenç
 

Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)
§ 4
§ 4

Ek. İstencin özgürlüğünü açıklamanın en iyi yolu fiziksel doğaya başvurmaktır. Özgürlük bir bakıma İstencin temel belirlenimidir, tıpkı ağırlığın cisimlerin temel bir belirlenimi olması gibi. Özdek ağırdır dendiği zaman bu yüklemin yalnızca olumsal olduğu sanılabilir; ama bu böyle değildir çünkü özdekte ağır olmayan hiçbirşey yoktur. Tersine, özdek ağırlığın kendisidir. Ağırlık cismi oluşturur ve cisimdir. Özgürlük ve İstenç açısından da durum aynıdır, çünkü özgür olan İstençtir. Özgürlüksüz İstenç boş bir söz iken, Özgürlük ise yalnızca İstenç olarak, Özne olarak edimseldir.

Hegel
Zusatz. Zusatz. Die Freiheit des Willens ist am besten durch eine Hinweisung auf die physische Natur zu erklären. Die Freiheit ist namlich ebenso eine Grundbestimmung des Willens, wie die Schwere eine Grundbestimmung der Körper ist. Wenn man sagt, die Materie ist schwer, so könnte man meinen, dieses Prädikat sei nur zufällig; es ist es aber nicht, denn nichts ist unschwer an der Materie: diese ist vielmehr die Schwere selbst. Das Schwere macht den Körper aus und ist der Körper. Ebenso ist es mit der Freiheit und dem Willen, denn das Freie ist der Wille. Wille ohne Freiheit ist ein leeres Wort, so wie die Freiheit nur als Wille, als Subjekt wirklich ist.
§ 7
§ 7
Ek. Asıl İstenç dediğimiz şey önceki iki kıpıyı [e.d. evrenseli ve tikeli] kendi içinde kapsar. ‘Ben,’ böyle olarak, herşeyden önce arı etkinliktir, kendi başına olan evrenseldir; ama bu evrensel kendini belirler, ve bu düzeye dek artık kendisinde değildir, tersine kendini bir başkası olarak koyar ve evrensel olmaya son verir. ?imdi bu üçüncüsü, kendi kısıtlanışında, bu başkasında kendi kendisinde olması, kendini belirlerken gene de kendi kendisinde kalması ve evrensele sarılmaya son vermemesi, — bu Özgürlüğün somut Kavramıdır. Buna karşı önceki iki kıpının baştan sona soyut ve tek-yanlı oldukları bulunur. Ama bu özgürlük duygu biçiminde, örneğin dostluk ve sevgide, daha şimdiden önümüzdedir. Burada insan kendi içinde tek-yanlı değildir, tersine kendini bir başkası ile ilişkide isteyerek kısıtlar, ama bu kısıtlanışta kendini kendisi olarak bilir. Belirlilikte insanın kendisini belirli olarak duymaması gerekir, tersine başkasını başkası olarak görürken, ilkin onda kendi öz-duygusunu bulur. Özgürlük öyleyse ne belirsizlikte ne de belirlilikte yatar; tersine, her ikisidir. Kendini salt bir ‘Bu’ya sınırlayan istenç dikkafalılıktır ki bu tikel istenci taşımadıkça özgür olmadığını sanır. Ama istenç kısıtlı birşeye bağlanmaz, tersine daha öteye gitmelidir, çünkü istencin doğası bu tek-yanlılık ve bağlanmışlık değil, belirli birşeyi isteme, ama bu belirlilikte kendi kendisinde olma ve yine evrensele geri dönme özgürlüğüdür. Zusatz. Das, was wir eigentlich Willen nennen, enthält die beiden vorigen Momente in sich. Ich ist zuvörderst als solches reine Tätigkeit, das Allgemeine, das bei sich ist; aber dieses Allgemeine bestimmt sich, und insofern ist es nicht mehr bei sich, sondern setzt sich als ein Anderes und hört auf, das Allgemeine zu sein. Das Dritte ist nun, daß es in seiner Beschränkung, in diesem Anderen bei sich selbst sei, daß, indem es sich bestimmt, es dennoch bei sich bleibe und nicht aufhöre, das Allgemeine festzuhalten: dieses ist dann der konkrete Begriff der Freiheit, während die beiden vorigen Momente durchaus abstrakt und einseitig befunden worden sind. Diese Freiheit haben wir aber schon in der Form der Empfindung, z.B. in der Freundschaft und Liebe. Hier ist man nicht einseitig in sich, sondern man beschränkt sich gern in Beziehung auf ein Anderes, weiß sich aber in dieser Beschränkung als sich selbst. In der Bestimmtheit soll sich der Mensch nicht bestimmt fühlen, sondern indem man das Andere als Anderes betrachtet, hat man darin erst sein Selbstgefühl. Die Freiheit liegt also weder in der Unbestimmtheit noch in der Bestimmtheit, sondern sie ist beides. Den Willen, der sich auf ein Dieses lediglich beschränkt, hat der Eigensinnige, welcher unfrei zu sein vermeint, wenn er diesen Willen nicht hat. Der Wille ist aber nicht an ein Beschränktes gebunden, sondern muß weiter gehen, denn die Natur des Willens ist nicht diese Einseitigkeit und Gebundenheit, sondern die Freiheit ist, ein Bestimmtes zu wollen, aber in dieser Bestimmtheit bei sich zu sein und wieder in das Allgemeine zurückzukehren.
 
Özgürlük Belirlenimsizlik Değildir

İstencin belirlenmesi Özgürlük ile bağdaşmaz görünür, çünkü belirlenebilme dolaysızca bağımlılığı, kendisinden başka birşey tarafından sınırlanmayı imler. Gene de Özgürlüğü böyle soyutluğu içinde düşünmek olanaklıdır ve İstencin tüm belirlenimden çekilmesi, hiçbirşeyi istememek Özgürlük olarak, giderek tanrısal bir durum olarak görünür, çünkü Tanrı eksiksizdir ve hiçbirşey istememek eksiksiz olmaktır. Hint bilgeliğinin özgürlük sorununa getirdiği yüksek çözüm istenci hiçbirşey istememeye, böylece belirlenimsiz olmaya belirlemek, negatif bir özgürlük elde etmektir.

Ama İstenç soyutlaması istencin kavramı değildir, analitik bir düşüncedir. İstenç belirlenir, çünkü bu soyutluğun kendisi saltık belirlenimin eytişimidir. İstenç ancak kendi kendini belirlediği sürece özgürdür. Bunun için gereken biricik koşul İstencin Düşünce ile birliğidir. İstenci Düşünceden ayırmak, düşüncesiz bir İstenç elde etmek ancak analitik olarak olanaklıdır.

İstenç ‘kılgısal’ ile anlatılmak istenen düşüncenin tözüdür. İstencin Düşünce ile birliği kuramın kılgı ile birliğidir.

İstenç kendini mülkiyet olarak, töre olarak, yasa olarak, Devlet olarak, aslında sonsuz bir türlülük içinde belirleyebilir. Ve bunların her birini dizgesel çıkarsanmaları içinde saptamaya çalışmak felsefe tarihinin başlıca görevlerinden biri olmuştur.

Budha
 
Kant Kant'ın koşulsuz olarak, saltık olarak İyi dediği şey, İyi İstenç dediği şey tam olarak bu belirlenimsiz, içeriksiz İstençtir. Kant'ın bunu ileri sürebilmesinin olanağı bu istencin hiçbirşey istememesi, saltık olarak belirlenimsiz olması, hiçbir olumsuzlama içermemesidir. Ama İstenç belirlenir belirlenmez saltıklığını yitirir, sonluluğun, ilişkinin, görelililiğin alanına girer. Burada istenç için hiçbir "kategorik imperatif" yoktur. "Yalan söyleme," "sözünü tut" gibi ahlaksal gerekler bile koşulsuz olarak, saltık olarak geçerli değildir, çünkü (Platon'un Devlet'te verdiği örneklerde olduğu gibi) kimi zaman yalan söylemek (hasta bir küçük çocuğa ilacını içirmek için yalan söyleme; yöneticilerin kamu iyiliği için gerektiğinde yalan söyleyebilmeleri), kimi zaman sözünü tutmamak (sarhoş bir arkadaşa ondan ayıkken emanet alınan bir silahı geri vermeme) iyi ve doğru olandır. Herşey bir yana, Felsefenin böyle tikel buyruklar ve yönergeler ve kurallar çıkarma gibi bir sorunu yoktur.
 
İstenç Kavramının Eytişimi

1) İstenç ilk olarak yalnızca analitik Kavramdır — soyut, yalın, belirlenimsiz İstenç. Ben olarak İstenç kendini herşeyden soyutlayabilir; Ben hiçbirşey istemeyebilir. İstencin bu soyutlanmışlığı, hiçbirşeyin istenmiyor olması olumsuz anlamda bir özgürlük olarak görünebilir. Tarihte bunun örnekleri vardır. Budizm bu olumsuz özgürlüğün dinginlik içindeki örneğidir. Hiçbirşey istememek hiçbirşeye bağımlı olmamak, eksiksiz olmak, Tanrı gibi olmak demektir. Hintli bu yolla kendini tüm kısıtlamanın üzerine yükseltir, Brahman olur. Ama bu olumsuz özgürlük ya da Anlak özgürlüğüdür. Bu özgürlük gerçek değildir, çünkü hiçbirşey istememek İstenç değildir. Yine, Hegel Fransız Devriminin Terör evresini soyut Özgürlüğün ve soyut Eşitliğin tüm belirlenimi ve ayrımı olumsuzlaması olarak görür.

2) İstenç — ikinci olarak — belirlidir, ve belirlilik İstencin kendinde olduğu şeyin açığa çıkmasıdır. Evrensel kendinde Tikeldir, ya da ancak Tikel ile karşıtlığı içinde Evrenseldir. İstencin belirlenimi ya da içeriği doğal ya da tinsel olabilir. İstencin belirlenmesi onun bağımlılığıdır, soyut sonsuzluğunu, belirlenimsizliğini yitirmesidir. Bu istencin belirli-Varlığa, sonluluk alanına geçişidir.

3) İstenç her zaman bu iki kıpının, Evrenselin ve Tikelin birliğidir. Birincisi yalnızca İstencin Kavramıdır. Birincisi olmaksızın ikincisi yalnızca belirlenmişlik, olumsuzlama, sonluluktur, ve bu sonluluk ve sınırlanmışlık içinde gerçekte özgürlükten söz edilemez. İstenç ancak belirleniminde kendini bulduğu zaman özgürdür. Bu mantıksal olarak Tikelin Evrensel ile özdeşliği, onunla birleşmesi, ve Tekil olarak varolmasıdır. İstenç edimselliği içinde her zaman tekil, bireysel istençtir.

Burada özsel olan nokta ilk iki kıpının kendileri için gerçek olmamaları, birer soyutlama olmaları, ve İstencin her zaman ikisinin birliği olarak bulunmasıdır. Gerçek Kavram bu kurgul birliktir.


Hegel / Tüze Felsefesi

 

Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 22

§ 22

Ek. ... Böylece gerçek istenç istediğinin, e.d. içeriğinin onunla özdeş olması, böylece özgürlüğün özgürlüğü istemesidir.

Zusatz. ... So ist der wahrhafte Wille, daß das, was er will, sein Inhalt, identisch mit ihm sei, daß also die Freiheit die Freiheit wolle.

§ 23

 

§ 23

Yalnızca bu özgürlükte İstenç saltık olarak kendisindedir, çünkü kendini kendi kendisinden başka birşeyle ilişkilendirmez, böylece başka birşeye tüm bağımlılık ilişkisi ortadan kalkar. Nur in dieser Freiheit ist der Wille schlechthin bei sich, weil er sich auf nichts als auf sich selbst bezieht, so wie damit alles Verhältnis der Abhängigkeit von etwas anderem hinwegfällt

§ 34

 

§ 34

Ek. ... İstencin tamamlanmış İdeası Kavramın kendini bütünüyle olgusallaştırmış olduğu ve belirli-varlığının onun kendi açınımından başka birşey olmadığı bir durum olacaktır.

 

Zusatz. ... Die vollendete Idee des Willens wäre der Zustand, in welchem der Begriff sich völlig realisiert hätte und in welchem das Dasein desselben nichts als die Entwicklung seiner selbst wäre.


İstenç 'İstenç olarak' bütünüyle soyuttur, yalnızca istencin kavramıdır, belirlenimsizdir, analitiktir. Ama belirlenimsizlik, soyut evrensellik yalnızca ve yalnızca kendinde belirlilik ve tikellik karşısında olduğu için evrensel olarak belirlenir. Kavram belirli-Kavramdır. İstenç her zaman belirli-İstençtir — birşeyi ister. Bu belirlenim Kavramın kendi doğasından gelir, kendi Eytişimidir. İstenç kendini bir belirlenimler türlülüğüne açındırır, nesnelleştirir: Mülkiyet ve ona bağlı belirlenimler. Duyunç ve ona bağlı belirlenimler. Törellik ve ona bağlı belirlenimler.
 

Jean-Jacques Rousseau / TOPLUMSAL SÖZLEŞME YA DA POLİTİK HAKKIN İLKELERİ

 

Jean-Jacques Rousseau / DU CONTRAT SOCIAL OU PRINCIPES DU DROIT POLITIQUE

KİTAP II
BÖLÜM I
EGEMENLİK DEVREDİLEMEZDİR

... güç pekala aktarılabilir, ama istenç değil.

...çünkü tikel istenç doğasının kendisinden ötürü yeğlemelere, genel istenç ise eşitliğe eğilimlidir.

Rousseau
LIVRE II
CHAPITRE PREMIER
QUE LA SOUVERAINETE EST INALIENABLE

... le pouvoir peut bien se transmettre, mais non pas la volonté.

... car la volonté particulière tend par sa nature aux préférences, et la volonté générale à l’égalité.

BÖLÜM III
GENEL İSTENÇ YANILIR MI?

Öncekilerden genel istencin her zaman haklı ve her zaman kamu yararına eğilimli olduğu çıkar; ama halkın düşündüklerinin her zaman eşit ölçüde doğru oldukları çıkmaz. Her zaman kendi iyiliğimizi isteriz, ama onun ne olduğunu her zaman görmeyiz. Halk hiçbir zaman bozulmaz, ama sık sık aldatılır ve yalnızca böyle durumlarda kötü olanı istemiş görünür.

Herkesin istenci ve genel istenç arasında sık sık büyük bir ayrım vardır; ikincisi yalnızca ortak çıkarı gözetirken, birincisi özel çıkarı göz önüne alır ve tikel istençlerin bir toplamından başka birşey değildir; ama bu aynı istençlerden birbirlerini yokeden artıları ve eksileri çıkarırsak, genel istenç ayrımların toplamı olarak kalır.

CHAPITRE III
SI LA VOLONTE GENERALE PEUT ERRER

Il s’ensuit de ce qui précède que la volonté générale est toujours droite et tend toujours à l’utilité publique: mais il ne s’ensuit pas que les délibérations du peuple aient toujours la même rectitude. On veut toujours son bien, mais on ne le voit pas toujours. Jamais on ne corrompt le peuple, mais souvent on le trompe, et c’est alors seulement qu’il paraît vouloir ce qui est mal.

Il y a souvent bien de la différence entre la volonté de tous et la volonté générale; celle-ci ne regarde qu’à l’intérêt commun, l’autre regarde à l’intérêt privé, et n’est qu’une somme de volontés particulières: mais ôtez de ces mêmes volontés les plus et les moins qui s’entre-détruisent, reste pour somme des différences la volonté générale.

 
İstenç ve Determinizm

İstenç Özgürlüğü kendi için karar verebilmek demektir. Bir birey, bir ulus, bir Devlet karar verebilir. Ya da başkasının kararına boyun eğer. Boyuneğme istençli, bilinçli olabilir. Boyuneğmeme yolu açıktır.

İstenç özgürlüğünün reddedilmesi benim yerime karar verenin başkası olduğunu imler. Spinoza'nın felsefesinde insan Doğanın bir kipi olarak görüldüğü ve böylece doğal yasaların zorunluğu altına düştüğü için İstenç Özgürlüğü bir yanılsama olduğu sonucu çıkarılır. Naturalizmden ve Materyalizmden de benzer sonuçlar çıkar, çünkü bu bakış açıları, ilkeleri gereği, özdeksel Doğadan ayrı bir tinsel alanın varlığını kabul etmez.

Doğa zorunluk alanıdır, orada her etkinin bir nedeni vardır, ve bu nedensellik doğa yasalarının saltık determinizmi altındadır. Tin alanı da deterministiktir, ve her insan eyleminin de bir nedeni vardır, ama bu nedensellik doğa yasasının zorunluğu değil, istencin özgürlüğüdür, ve bu nedensellik zorunlu nedensellik değil ama özgür nedenselliktir.

Seçme Özgürlüğü olumsal bir karar olarak anlaşılırsa Özençtir (kapris), ve Özenç Özgürlük için oluşturulabilecek en alt tasarımdır. Ama "seçme" anlatımı verili içerikler ya da nesneler arasında bir yeğleme olarak anlaşılırsa, o zaman Özgürlükten söz edilemez, çünkü verili olma durumu İstenç için dış bir koşul, bir zorunluktur.

Seçme Özgürlüğü duyunç yoluyla sorgulamayı imlemez, çünkü duyunç salt veril olanlar arasında seçme yapmaya sınırlanamayacak bir saltık özgürlük konumundadır. Seçme Özgürlüğü tam tersine dürtüsel, giderek içgüdüsel belirlenim zeminlerinin oyun alanı olarak görünür.

Ystenç

Savaş İstenci

Burada tikel istenç, Özenç yoktur. Komut vardır, ve askeri komut saltık olarak yerine getirilmesi gereken istençtir. Bu İstenç Devletin istencidir, ve amaç varoluşu güvenlik altına almaktır. Her ulus başkaları için kendinde düşmandır, ve kendi istencini başkalarına dayatabilir. Ve Devletlerin üzerinde daha yüksek bir güç olmadığı düzeye dek, İstenç anlaşmazlıklarının çözüm yeri Savaş alanıdır.

Devlet Kavramı kendi mantığı gereği Savaş Kavramını içerir. Savaşı ussallaştıran şey Devlettir, ve Savaşın usdışı olması Devletin de usdışı olmasını imler. Devletin ortadan kalkması insanlığın bütününün Devletsiz yapabilecek bir gelişmişliğe ulaşmasını gerektirir. Bu durumda bile Devlet yalnızca olumsuz bir varlığa, bir momente indirgenecektir.

Dünya-Tini henüz politik Birlik içinde değil, ama yalnızca bu Ereğe doğru gelişim sürecindedir. Dünya-Tini uygarlaşma sürecinde, bir oluş sürecinde olduğu sürece, ona Uygar ve eşit ölçüde Barbar diyebiliriz. çünkü gerçek uygar-İstenç nefreti ve düşmanlığı, yokediciliği ortadan kaldırmış olan İstençtir.

Savaş yalıtılmış bir fenomen değildir, tıpkı Barış gibi. Savaş (ya da Barış) nesnel Tinin bütün bir dizgesi içersindeki bir kıpıdır. Pasifzm Barışı saltık ilke yapar ve onun Savaştan ayrı olarak sağlanabileceğinde diretir.

 
İstenç ve İçgüdü

İstenç belirlenimini karşıtı ile, genel olarak İçgüdüsel eğilim ile ilişki içinde kazanır. İçgüdü ya da dürtü kendinde kötü değildir. Ama davranışın içgüdü tarafından belirlenmesi İstencin ortadan kalkması demektir. Moral durum İstenç (Duyunç) ve İçgüdü arasındaki ilişkidir. İnsan içgüdüsünün, dürtülerinin, eğilimlerinin üstünde karar verme yeteneğine iyedir, çünkü Duyunç saltık olarak özgürdür.

İstenç saltık olarak Özgür, saltık olarak İyidir demek göreli olarak, belirli olarak böyle değildir demektir. Göreli olarak, belirli olarak İyi ya da Kötü olabilir. İstenç saltık olarak Özgür ve İyidir demek İstenç Kavramı mantıksal olarak Özgürlük ve İyi Kavramları ile birdir, bağıntılıdır demektir.

İçgüdüler ve Dürtüler Doğaya ait oldukları ölçüde İyinin ve Kötünün ötesindedirler, çünkü kendi başlarına moral belirlenim taşımazlar. Ve gene de ereksel olarak İyidirler, çünkü raslantısal olarak değil ama ereksel olarak, e.d. bütün bir örgenliğin bileşenleri olarak varolurlar.

İnsan doğal olarak İyidir ya da Kötüdür denemez çünkü İyi ve Kötü belirlenimleri Duyunca aittirler, moral dediğimiz belirlenimlerdir. İnsana ancak içgüdüsünü, dürtüsünü denetlemesi gerektiği durumda bunu yapmıyorsa kötü ya da bencil deriz.

İnsan özünün İyi olması İstencin saltık olarak İyi olmasına bağlıdır. Birer eylem oldukları ölçüde, dünyadaki en büyük kötülükler bile onları işleyenler tarafından şu ya da bu yolda İyi olarak amaçlanırlar. Nazizmin İyisi ırk güzelliğiydi. Doğal güzellik kendinde İyidir. Ama insanın bu doğal yanını ilke almak insanı ilk olarak bir doğa varlığı olarak görmek demektir. Böyle bir bakış açısı insanın tinsel özü ile, Duyunç, Hak, Us ile çatışmak zorundadır.

İnsan Özünün bu belirleniminden ötürü insanın özgür olması, e.d. gizilliğini engelsizce açındırması zorunlu olarak Duyuncun gelişmesine götürür.

Özenç İstencin doğal olmayan, ama ussal da olmayan belirlenimidir. Keyfi davranış bir insan davranışı olduğu ölçüde gene de belirlidir, ama belirlenimini bilinçsiz nedenlerden kazanır.


Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 11

§ 11

İlk olarak salt kendinde özgür olan İstenç dolaysız ya da doğal İstençtir. Kendi kendini belirleyen Kavramın İstençte koyduğu ayrımın belirlenimleri dolaysız İstençte dolaysızca bulunan bir içerik olarak görünürler — dürtüler, istekler, eğilimlerdirler, ki bunlar yoluyla İstenç kendini doğa tarafından belirlenmiş bulur. Bu içerik, gelişmiş belirlenimleri ile birlikte, hiç kuşkusuz İstencin ussallığından doğar ve böylece kendinde ussaldır; ama böyle dolaysızlık biçimi içine bırakıldığında, henüz ussallık biçiminde değildir. Bu içerik hiç kuşkusuz benim için genel olarak benimkidir; ama bu biçim ve o içerik henüz ayrıdırlar, ve İstenç böylece kendi içinde sonlu İstençtir.

Ek. ... Dürtü Doğadadır, ama onu bu ‘Ben’e koymam istencime bağlıdır ve bu yüzden istenç dürtünün doğada yattığı görüşüne başvuramaz.

 

Hegel
Der nur erst an sich freie Wille ist der unmittelbare oder natürliche Wille. Die Bestimmungen des Unterschieds, welchen der sich selbst bestimmende Begriff im Willen setzt, erscheinen im unmittelbaren Willen als ein unmittelbar vorhandener Inhalt — es sind die Triebe, Begierden, Neigungen, durch die sich der Wille von Natur bestimmt findet. Dieser Inhalt nebst dessen entwickelten Bestimmungen kommt zwar von der Vernünftigkeit des Willens her und ist so an sich vernünftig, aber in solche Form der Unmittelbarkeit ausgelassen, ist er noch nicht in Form der Vernünftigkeit. Dieser Inhalt ist zwar für mich der meinige überhaupt; diese Form und jener Inhalt sind aber noch verschieden, — der Wille ist so in sich endlicher Wille.

Zusatz. ... Der Trieb ist in der Natur, aber daß ich ihn in dieses Ich setze, hängt von meinem Willen ab, der sich also darauf, daß er in der Natur liegt, nicht berufen kann


Eğilim, Dürtü, İçgüdü, Tutku, Alışkanlık Karşısında İstenç

İstencin dürtüler, itkiler, içgüdüler, eğilimler, tutkular vb. tarafından belirlenmesi Kavramına aykırıdır, ve bu durumda Özgürlükten söz edilemez. Hiç kuşkusuz böyle dolaysız-doğal dürtülere onay verebilirim, onları doğru görebilirim. Ama bu Duyuncun işlevidir, bilinçlidir, ve bir alışkanlık vb. ile yapılan bir davranışın güdüsü değil, ama bir eylem için Kararıdır. Karar İstençtir.


İstenç ve Boyuneğme

Boyuneğme gönüllüdür, bireysellik isteyerek boyun eğer, eş deyişle seçme özgürlüğü vardır ve boyun eğmeme olanaklıdır. Boyuneğmenin türleri teslim olma ediminden bir anlaşmanın zorunluk vb. nedeniyle kabul edilmesine, dayatmaya dek varır. Giderek Yasaya boyuneğme bir ödev olarak kabul edilir. Burada her durumda İstenç gerçekte istenmeyen birşeye onay verir, ve özsel olan nokta açıktır ki boyun eğilen İstencin belirlenimidir. Boyuneğmenin ancak belirli durumlarda korkaklık ve dolayısıyla erdemsizlik demek olduğunu ileri sürebiliriz.


İstenç kırılabilir, kaba kuvvet karşısında özgürlükten vazgeçilebilir, ve o zaman varoluş dayanılmaz bir hafiflik altında sürmek zorunda kalır. Kremlin'in İstenci Varşova Paktı'nın askeri gücü ile pekiştirildiğinde Çekoslovaklar için direnmek yokolmaktı. Doğu Avrupa ulusları dünyanın en büyük askeri gücü tarafından Köleleştirildiler. Ve bunlara tarihin gözünün içine baka baka Halk Demokrasileri dendi.
 

B-52

Bir kavgada Özgürlük ancak ölümü göze alabilen tinin hakkıdır. ABD'nin muazzam askeri gücüne karşın onun İstencini kıran ve kendi Efendiliğini tanıtlayan Vietnam Tini oldu. Teknoloji yoluyla istenç kırılamaz. Teknoloji kavramından Efendilik kavramını çıkarsayamayız. Aslında birincil olarak teknolojik güce dayanma Efendideki korkuyu, böylece Efendiliğin kendisinin yitip gittiğini ele verir. ABD teknolojik olarak Vietnam'ı yerle bir edebilir, neredeyse bütün bir nüfusu yokedebilirdi. Ve yenildi. Savaşın kavramı yoketmek değil, kendi İstencini zorla kabul ettirmektir. Vietnam Gücün Hak değil, Hakkın Güç olduğunu gösterdi.

 

İdeoloji İstencin bütüncül ezilişidir. İdeoloji insanlara ne düşüneceklerini, neye inanacaklarını, neye değer vereceklerini, giderek ne yiyeceklerini, ne giyeceklerini bile buyurur.

 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014