İdea Yayınevi / Modern Tin /Aziz Yardımlı
 
eski anasayfa_
online alış-veriş_
 
 
 
Amaç ve Sorumluluk

Amaç Eylemin dolaysız İstenç kıpısıdır.

Eylemdeki Amacın benim İstencim olması olgusu edimin önündeki nesnede ortaya çıkan tüm değişimleri, tüm sonuçları 'benim' ile ilişkilendirir. Ama (1) önceden bilemeyeceğim sonuçlardan sorumlu tutulamam (edimde bilme hakkı). (2) Uzak sonuçlar, sonuçların sonuçları da onları dolaysızca amaçlamış olmadığım ölçüde bana yüklenemez.

Amaç Sorumluluktur (Schuld), çünkü 'benim'dir, bilinçlidir ve İstencimin anlatımıdır. Sorumluluk dolaysızca eylemin 'benim' eylemim olmasına bağlıdır. Ama eylemden hangi sonuçların doğacakları, hangilerinin olumsal, hangilerinin zorunlu olacakları tam olarak bilinemez.

Sorumluluk özgür insanın yeteneğidir. Köle eylemsizdir, ya da yaptığı kendisine ait değildir ve ondan sorumlu tutulmaz. Sorumlu olmak onurlu olmaktır, ve evrik olarak.

Genel olarak, eylemden doğan herşey Özneye yüklenebilir, çünkü eylem Öznenin istencidir. Aynı zamanda, eylemin sonucu olan herşey Özenin Amacı olamayacağına göre, eylemde yatan herşey Özneye yüklenemez. Bu karşıtlık Anlağın çelişkiye düşme noktasıdır, ve Niyet kavramına geçişi oluşturur.

Edim bir nesne üzerinde, bir belirli-Varlık üzerinde etkide bulunur. Amacın moral imlemi yalnızca İstencin dışsal nesne ile ilişkisinde değil, o nesne aracılığıyla başka İstençler ile girdiği bağıntıda yatar. Eylem bir İstenç-İstenç ilişkisidir.

Ancak özgür insanın Amacı olabilir, Kölenin değil. Köle bu düzeye dek tembeldir, fizik, matematik, felsefe, güzel sanat, ussal bir devlet geliştirme gibi bir sorunu yoktur. Varlığı yokluğu ile birdir.

Benim İstencimi temsil eden, örneğin Mülkiyetim olan şeylerin yol açtıkları sonuçlar (zarar vb.) yine o şeylerin benim istencimin anlatımı olmaları ölçüsünde bir ölçüde bana yüklenebilir.


İdeoloji tapınma ile ortak yanlar taşır. Özgürlük bilincinden yoksun ya da istenc işlevini yerine getiremeyen eksik insan onu dışarıdan, sevgili önderlerden, büyük ustalardan, asrın liderlerinden ya da führerlerden ödünç alır. Bu düzeye dek yaptığı hiçbirşeyin sorumluluğunu almayı bilmez ve davranışının sonuçlarını ya da başına gelenleri dışsal etmenlere yükler. Kendisi yoktur.

Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 113

§ 113

İstencin öznel ya da ahlaksal olarak anlatımı ya da dışlaşması Eylemdir. Eylem şu belirtilen belirlenimleri kapsar: (a) Dışsallığı içinde benim tarafımdan benimki olarak bilinmek, (b) bir Gerek olarak Kavram ile ve (g) başkalarının istençleri ile özsel bağıntı olmak.

Ancak ahlaksal istencin anlatımı Eylemdir. İstencin biçimsel hak alanında kendine verdiği belirli-varlık dolaysız bir Şeydedir, kendisi dolaysızdır ve kendi için ilkin Kavram ile hiçbir belirtik bağıntı taşımaz. Kavram bu aşamada henüz öznel istence karşı ya da ondan ayırdedilmiş değildir, ne de başkalarının istençleri ile olumlu bir bağıntı söz konusudur.
Die Äußerung des Willens als subjektiven oder moralischen ist Handlung. Die Handlung enthält die aufgezeigten Bestimmungen, a) von mir in ihrer Äußerlichkeit als die meinige gewußt zu werden, b) die wesentliche Beziehung auf den Begriff als ein Sollen und g) auf den Willen anderer zu sein.

Erst die Äußerung des moralischen Willens ist Handlung. Das Dasein, das der Wille im formellen Rechte sich gibt, ist in einer unmittelbaren Sache, ist selbst unmittelbar und hat für sich zunächst keine ausdrückliche Beziehung auf den Begriff, der als noch nicht gegen den subjektiven Willen, von ihm nicht unterschieden ist, noch eine positive Beziehung auf den Willen anderer;

§ 114

§ 114

Ahlaksal istencin hakkı üç yan kapsar:
(a) Eylemin soyut ya da biçimsel hakkı, ki buna göre dolaysız belirli-varlıkta yerine getirildiği yolda eylemin içeriği bütününde benimdir, böylece eylem öznel istencin Amacıdır.

Ek. ... Amaç yalnızca biçimsel yanı, dışsal istencin ayrıca içsel birşey olarak bende olmasını ilgilendirir. Buna karşı, ahlaksal alanın ikinci kıpısında eylemin Niyetine ilişkin, e.d. eylemin benim açımdan göreli değerine ilişkin sorular doğar; son olarak üçüncü kıpı eylemin yalnızca göreli değil ama evrensel değeridir, İyidir.

Das Recht des moralischen Willens enthält die drei Seiten:
a) Das abstrakte oder formelle Recht der Handlung, daß, wie sie ausgeführt in unmittelbarem Dasein ist, ihr Inhalt überhaupt der meinige, daß sie so Vorsatz des subjektiven Willens sei.

Zusatz. ... Der Vorsatz betrifft nur das Formelle, daß der äußerliche Wille auch als Innerliches in mir sei. Dagegen wird in dem zweiten Momente nach der Absicht der Handlung gefragt, das heißt nach dem relativen Wert der Handlung in Beziehung auf mich; das dritte Moment ist endlich nicht bloß der relative, sondern der allgemeine Wert der Handlung, das Gute.

§ 118

§ 118

Eylemde sonuçlar gözardı edilir ilkesi, ve Eylem sonuçlarından yargılanır ve bunlar haklı ve iyi olanın ölçütü yapılırlar ilkesi, — ikisi de benzer olarak soyut Anlağa aittir. Sonuçlar, eylemin kendi içkin şekillenişi olarak, yalnızca onun doğasını sergilerler ve onun kendisinden başka birşey değildirler; eylem buna göre sonuçlarını ne yadsıyabilir ne de görmezden gelebilir. Ama evrik olarak sonuçlar arasında o denli de dışsal olarak araya karışan ve olumsal olarak ortaya çıkan şeyler de kapsanır ki eylemin kendisinin doğası ile ilgili değildirler.

Der Grundsatz: bei den Handlungen die Konsequenzen verachten, und der andere: die Handlungen aus den Folgen beurteilen und sie zum Maßstabe dessen, was recht und gut sei, zu machen — ist beides gleich abstrakter Verstand. Die Folgen, als die eigene immanente Gestaltung der Handlung, manifestieren nur deren Natur und sind nichts anderes als sie selbst; die Handlung kann sie daher nicht verleugnen und verachten. Aber umgekehrt ist unter ihnen ebenso das äußerlich Eingreifende und zufällig Hinzukommende begriffen, was die Natur der Handlung selbst nichts angeht.


Amaç ve Sonuçlar

Amaç Eylemin dolaysızlık kıpısıdır — ve "dolaysızlık" anlatımının imlediği ölçüde dürtüsellik kıpısıdır.

Ortaklaşacılığın Amacı yeryüzündeki Cennetti: Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik bir ideal olmaktan çıkarak realite olacaktı. Us bu olanağı edimselleşebilir olarak görür. Gene de Sonuçlardan biri 1917 Ekim Devrimi ile Lenin'in ölümü arasında geçen süre içinde Rusya'da açlık, hastalık ve içsavaş nedeniyle 4.000.000 kadar insanın ölmesi oldu. Josef Stalin döneminde kolhozlaşma sürecinde yokolanların sayısı belirsizdir. Sovyetler Birliği eğitimde, sağlıkta, uzay yarışında, silahlanma yarışında Amaçlarına büyük ölçüde ulaştı. Nazizmin yenilmesinde belirleyici güç oldu. Ama Devrim amaçlanmayan başka pekçok Sonucu da yanısıra getirdi. Anlak "Ya—Ya da" der: Sonuçlar özneye ya aittir, ya da değildir. Sorunun gerçeği Sonuçların özneye yüklenebilir oldukları ve Sonuçların özneye yüklenebilir olmadıklarıdır. Bu çelişki Niyet kavramına götürür.

Eylem dünyada bir Değişim yarattığı için Eylemdir. Ve bu değişim İstenç için İyi ve Doğru olandır. Ama Dünya-Tininin işini üstlenme, Dünya Tarihini dünyanın kendisini anlamadan değiştirme gibi bir Eylem söz konusu olduğunda, "Cehennemin yolu İyi Niyet taşları ile döşelidir" sözleri özellikle bu tutum ve girişim için üretilmiştir. Dünya Tini kendi çıkarsamalarını ve vargılarını kendisi üretir. Ve bunun için gereksindiği tek şey kendine Özgürlük vermektir.

Tarih Ahlak alanı değildir. Tarihte uluslar, sınıflar, bireyler eğilimlerini, çıkarlarını, tutkularını yerine getirirler, ve süreçte bilinçsizi oldukları bir Ereğe, Tinin Özgürlüğe doğru açınımına hizmet ederler. Bu düzeye dek ancak Özgürlüğü hedef alan ve gerçekleştiren Eylemler Tarihsel Eylemlerdir. Ama tarihsel Tin ancak önündeki adımı atabilir, Değişim ancak bir bilinç biçiminin karşıt biçime geçişi yoluyla olabilir. 1917'de Rus Tininin tüm çıkarsaması "barış" ve "ekmek" sözcükleri tarafından anlatılıyordu. Bolşevikler için tarihsel çıkarsama "ortaklaşacılık," "toplumculuk" idi. Rus işçisinin ve yoksul köylüsünün politik güvenini ancak programlarını onların dolaysız özlemlerine uyarlayarak kazanabildiler. Ve 70 yıl sonra benzer olarak o en temel özlemleri karşılayamadıkları için devrildiler.


Sovyetler Birliði, kirlilik Moskova, 1992, Ekmek kuyruðu Sovyetler Birliði, 1980'ler
Rusya, 1990'lar, Norilsk Nikel'de bir maden işçisi; Sovyetler Birliði, kirlilik Kýzýl Meydan, 1956 (Ed Clark) Anatoly Kholody, 48, Norilsk Rusya 1990
Anatoly Kholody, 48 yaşında; Norilsk Nikel'de maden işçisi; kentte erkek ortalama yaşam süresi 50 yıl; Norilsk 1997'de dünya nikel gereksiniminin % 23'ünü karşıladı. Yalnızca maden ocakları değil, bütün bir kent kükürt-dioksit gazı altında yaşıyordu. 1955'te Ed Clark'a Sovyetler Birliği'ne ziyaret izni verildi. Bu son 30 yıl içinde Batılı bir fotoğrafçıya verilen ilk izindi  

Eylemin yol açtığı Olay birçok bileşen kapsayan karmaşık bir bütündür ve kapsadığı bu bileşenlerden herhangi birinin nedeni bütün olayın nedeni olarak görülebilir. Bu bir olayı dilediği nedene yüklemeyi isteyen Anlak için uygun bir durumdur. Örneğin bir Devrim birçok bileşen kapsar. Bunlardan herhangi biri onun nedeni olarak görülebilir: Ekonomik altyapı, savaş, hükümetin güçsüzlüğü, partinin gücü vb. Ama bir durum dizgesel bir bütündür, ve her bir tikel bileşen kendinde bütünü yansıtır, kendinde evrenseldir.

Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 118

§ 118

Ek. Yalnızca tasarımım olmuş olanı kabul etmemde Niyete geçiş yatar. Başka bir deyişle, yalnızca duruma ilişkin olarak bildiğim bana yüklenebilir. Ama zorunlu öyle sonuçlar vardır ki, kendilerini her eyleme bağlarlar, üstelik ortaya yalnızca tekil, dolaysız şeyler çıkardığım zaman bile, ve bu sonuçlar bu düzeye dek durumun kendi içinde kapsadığı evrensellerdir. Gizlenebilecek sonuçları hiç kuşkusuz önceden göremem, ama tekil edimlerin evrensel doğalarını tanımam gerekir. Burada sorun tekil şey değil ama bütündür ve bu ise kendini tikel eylemin belirli yanıyla değil ama evrensel doğasıyla ilişkilendirir. Amaçtan Niyete geçiş şimdi benim yalnızca tekil eylemimi değil ama onunla bağlanan evrenseli bilmem gerektiği olgusunda yatar. Böyle ortaya çıkmakla evrensel benim tarafımdan istenmiş olandır, Niyetimdir.
Zusatz. Darin, daß ich nur anerkenne, was meine Vorstellung war, liegt der Übergang zur Absicht. Nur das nämlich, was ich von den Umständen wußte, kann mir zugerechnet werden. Aber es gibt notwendige Folgen, die sich an jede Handlung knüpfen, wenn ich auch nur ein Einzelnes, Unmittelbares hervorbringe, und die insofern das Allgemeine sind, das es in sich hat. Die Folgen, die gehemmt werden könnten, kann ich zwar nicht voraussehen, aber ich muß die allgemeine Natur der einzelnen Tat kennen. Die Sache ist hier nicht das Einzelne, sondern das Ganze, das sich nicht auf das Bestimmte der besonderen Handlung bezieht, sondern auf die allgemeine Natur derselben. Der Übergang vom Vorsatz zur Absicht ist nun, daß ich nicht bloß meine einzelne Handlung, sondern das Allgemeine, das mit ihr zusammenhängt, wissen soll. So auftretend ist das Allgemeine das von mir Gewollte, meine Absicht.

Ereksellik ve Amaç. Amaç olarak Amaç kavramı, belirlenimsiz Amaç bir soyutlamadır. Amaç belirli olarak anlam ve önem kazanır, ve her tikel durumda çevresinde başka herşeyin döndüğü eksen bu bilinçli belirli içeriktir. Kendi kavramsal zorunluklarını izleyen doğal ve tinsel süreçlere yüklenen Erek (sonsal neden) kavramından ayrı olarak, Amaç genel olarak bilinçli insan eylemine yüklenir. Doğanın Ereğinden (ya da Amacından) söz ettiğimiz zaman, Doğa alanının Tin alanı olmaması nedeniyle bu Ereklere bilinç yüklenmesi söz konusu değildir. Burada ereksellik bütünüyle deterministiktir ve belirli bir ereğe erişilmesi bütünüyle doğa yasalarının zorunluğuna bağlıdır. Tinsel ereksellik Tinin kendinde gizilliklerinin edimselleşmesi süreci üzerine dayandığı ölçüde eşit ölçüde deterministitiktir, Tinin özselliği tarafından belirlenen bir gelişmedir, ve Tinin Edimsel Tarihinin kendisi olarak Ereği konusunda bilinçsizdir.


 
 
 
 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014