İdea Yayınevi / Rumi / Sonlu ve Sonsuz
site haritası
 

 

Rumi / Sonlu ve Sonsuz

ÇEVİRİ (C) AZİZ YARDIMLI / 2014 İDEA YAYINEVİ

RUMİ’NİN ŞİİRİNDEN BURADA SUNULAN PASAJLAR ARİSTOTELES'İN METAFİZİĞİNDEN YAPILAN
KISA BİR ALINTI İLE BİRLİKTE HEGEL'İN "FELSEFİ BİLİMLER ANSİKLOPEDİSİ"NİN
SALTIK TİN ALANININ SON BÖLÜMÜNDE "SANAT" VE "DİN"DEN SONRA
"FELSEFE" BAŞLIĞI ALTINDA KAPSANIR.
PROSAİK KÜLTÜR RUMİ’DE ANCAK KENDİ SONLU DEĞERLERİNİN
İZİN VERDİĞİ KADARINI BULURKEN,
HEGEL ONUN DUYGU BİLGELİĞİNİ ÖZGÜR DÜŞÜNCENİN BİLGELİĞİ İLE AYNI DEĞERDE GÖRÜR.
SEVGİ SONSUZ GERÇEĞİN DUYGU İLE YAŞANMASIDIR.
BURADA "BEN"İN KENDİNİ SONSUZDA YOK ETMESİ YA DA BAŞKA GİZEMCİ IVIR ZIVIR BULUNMAZ.

RUMİ’NİN BİR DÜŞÜNCE, DUYGU VE DUYU BAŞYAPITI OLAN BU ŞİİRİ
BUGÜN BANALİTE TARAFINDAN YASAKLANAN ŞİİRLER LİSTESİNE ALINMIŞTIR.

 


III.
Yukarı baktım, tüm yıldızlı göklerde Biri gördüm,
Aşağı baktım, tüm dalgaların köpüklerinde Biri gördüm.

Yüreğe baktım, bir deniz, bir evrenler enginliği vardı.
Binlerce düş gördüm, tüm düşlerde Biri gördüm.

Buyruğunla Bire kaynaşır ateş, su, toprak ve hava,
Göze alamaz hiç biri karşı çıkmayı sana.

Yaşayan hiçbir yürek yoktur ki yer ve gök arasında,
Duraksamadan atmasın sana tapınmada.



V.
Senin ışınlarından bir demet olsa da güneş,
Birdir sonsuza dek senin ışığın ve benimki.

Ayağına toz gibi olsa da yükseklerde dönen gök,
Birdir benim varlığım ve seninki sonsuza dek.

Gök toza dönerken, ve toz göğe dönerken,
Gene de Birsin, ve Bir kalır benimki ile varlığın.

Nasıl dinginleşir göğün içinden geçen yaşam sözleri
Yüreğin ufacık kutusunda?

Nasıl gizlenir güneş ışınları daha güzel ışıldayabilmek için
Mücevher taşının pürüzlü yüzüne?

Nasıl tüm görkemiyle çiçeklenebilir gül korusu
Yerin çamurundan beslenip su birikintisinden içerek?

Nasıl dönüşür tuzlu deniz suyunu yudumlarken sessiz istiridye
Bir inci ışıltısı olup günışığının sevincine?

Ah, yürek! sellerde gömülsen, korlarda yansan da,
Tek bir öğedir seller ve korlar; yeter ki arı ol sen.



IX.
Sana insanın nasıl çamurdan biçimlendirildiğini anlatayım:
Tanrı çamura Sevginin soluğunu üflediği için.

Sana göklerin niçin her zaman döndüğünü anlatayım:
Tanrının tahtını Sevginin yansısı ile doldurmak için.

Sana sabah rüzgarının niçin estiğini anlatayım:
Sevginin gül korusunu yeniden çiçeklendirmek için.

Sana gecenin niçin dünyayı tüllere bürüdüğünü anlatayım:
Sevginin gelin çadırını kutsal gölgelik ile örtmek için.

Tüm bilmecelerini anlatabilirim yeryüzünün sana:
Çünkü Sevgidir tek çözüm tüm bilmecelere.



XV.
Son verse de yaşamın yoksunluğuna ölüm,
Ürker yaşam gene de önünde onun.

Yine öyle, ürker yürek Sevgi önünde,
Sanki ölümün gözdağı varmış gibi onda.

Çünkü nerede Sevgi uyansa,
Ölür orada Ben, o karanlık despot.

Bırak gecede ölsün o,
Özgürce soluk al sen şafakta.


(ALMANCA ÇEVİRİ: FRIEDRICH RÜCKER, 1819)

III.
Ich sah empor, und sah in allen Räumen Eines,
Hinab, und sah in allen Wellenschäumen Eines.
Ich sah ins Herz, es war ein Meer, ein Raum der Welten
Voll tausend Träumlich sah in allen Träumen Eines.
Luft, Feuer, Erd und Wasser sind in Eins geschmolzen
In deiner Furcht, daß dir nicht wagt zu bäumen Eines.
Der Herzen alles Lebens zwischen Erd und Himmel
Anbetung dir zu schlagen soll nicht säumen Eines.

V.
Obgleich die Sonn’ ein Scheinchen ist deines Scheines nur,
Doch ist mein Licht und deines ursprünglich Eines nur.
Ob Staub zu deinen Füßen der Himmel ist, der kreist;
Doch Eines ist und Eines mein Sein und deines nur.
Der Himmel wird zum Staube, zum Himmel wird der Staub,
Und Eines bleibt und Eines, dein Wesen meines nur.
Wie kommen Lebensworte, die durch den Himmel gehn
Zu ruhn im engen Raume des Herzensschreines nur?
Wie bergen Sonnenstrahlen, um heller aufzublühn,
Sich in die spröden Hüllen des Edelsteines nur?
Wie darf Erdmoder speisend und trinkend Wasserschlamm,
Sich bilden die Verklärung des Rosenhaines nur?
Wie ward, was als ein Tröpflein die stumme Muschel sog,
Als Perlenglant die Wonne des Sonnenscheines nur?
Herz, ob du schwimmst in Fluten, ob du in Gluten glimmst:
Flut ist und Glut ein Wasser; sei deines, reines nur.

IX.
Ich sage dir, wie aus dem Ton der Mensch geformt ist:
Weil Gott dem Tone blies den Odem ein der Liebe.
Ich sage dir, warum die Himmel immer kreisen:
Weil Gottes Thron sie füllt mit Widerschein der Liebe.
Ich sage dir, warum die Morgenwinde blasen:
Frisch aufzublättern sees den Rosenhain der Liebe.
Ich sage dir, warum die Nacht den Schleier umhängt:
Die Welt zu einem Brautzelt einzuweihn der Liebe.
Ich kann die Rätsel alle dir der Schöpfung sagen:
Denn aller Rätsel Lösung ist allein der Liebe.

XV.
Wohl endet Tod des Lebens Not,
Doch schauert Leben vor dem Tod.
So schauert vor der Lieb’ ein Herz,
Als ob es sei vom Tod bedroht.
Denn wo die Lieb’ erwachtet, stirbt
Das Ich, der dunkele Despot.
Du laß ihn sterben in der Nacht
Und atme frei im Morgenrot.

(İNGİLİZCE ÇEVİRİ: MAY KENDALL)

III.
I saw but One through all heaven’s starry spaces gleaming:
I saw but One in all sea billows wildly streaming.
I looked into the heart, a waste of worlds, a sea,
I saw a thousand dreams, yet One amid all dreaming.
And earth, air, water, fire, when thy decree is given,
Are molten into One: against thee none hath striven.
There is no living heart but beats unfailingly
In the one song of praise to thee, from earth and heaven.

V.
As one ray of thy light appears the noonday sun,
But yet thy light and mine eternally are one.
As dust beneath thy feet the heaven that rolls on high:
Yet only one, and one for ever, thou and I.
The dust may turn to heaven, and heaven to dust decay;
Yet art thou one with me, and shalt be one for aye.
How may the words of life that fill heaven’s utmost part
Rest in the narrow casket of one poor human heart?
How can the sun’s own rays, a fairer gleam to fling,
Hide in a lowly husk, the jewel's covering?
How may the rose-grove all its glorious bloom unfold,
Drinking in mire and slime, and feeding on the mould?
How can the darksome shell that sips the salt sea Stream
Fashion a shining pearl, the sunlight’s joyous beam?
Oh, heart! should warm winds fan thee, should’st thou floods endure,
One element are wind and flood; but be thou pure.

IX.
I’ll tell thee how from out the dust God moulded man,
Because the breath of Love He breathed into his clay:
I’ll tell thee why the spheres their whirling paths began,
They mirror to God’s throne Love’s glory day by day:
I’ll tell thee why the morning winds blow o’er the grove,
It is to bid Love’s roses, bloom abundantly:
I’ll tell thee why the night broods deep the earth above,
Love's bridal tent to deck with sacred canopy:
All riddles of the earth dost thou desire to prove?
To every earthly riddle is Love alone the key.

XV.
Life shrinks from Death in woe and fear,
Though Death ends well Life’s bitter need.
So shrinks the heart when Love draws near,
As though ‘twere Death in very deed:
For wheresoever Love finds room,
There Self, the sullen tyrant, dies.
So let him perish in the gloom,—
Thou to the dawn of freedom rise.

İdea Yayınevi Site Haritası | İdea Yayınevi Tüm Yayınlar
© Aziz Yardımlı 2014 | aziz@ideayayinevi.com