MODERN YURTTAŞ TOPLUMU KİMSENİN KORKMADIĞI, GİZLENMEDİĞİ,
HERŞEYİN SAYDAM OLDUĞU TOPLUMDUR

Başkaları bilim yaparken, sanat yaparken, gerçeklik ile, güzellik ile ilgilenirken, mutluyken ve öpüşürken, müzik dinlerken, şiir okur ya da şarkı söyler ya da kırlarda ya da deniz kıyısında yürürken, tüm dünya neşe ve sevinç içinde dönerken ve gülümserken — tüm bunlar olurken Ekşi "Sözlük" üyesi karanlık ve yitik dünyasında ne yapmaktadır? Gizlenmekte, saklanmakta, korkmaktadır. Mini mini öfkelerine koca koca hedefler yaptığı insanlara karşı nefret yazıları tuşlayan biri neler duymaktadır? Kendine korktuğunu, aslında bir insan adını bile taşımaktan, adı ile, benliği ile, kendisi ile gurur duymaktan korktuğunu söylemekte midir? Bunu kendinden gizleyebilir mi? Kendinden utanmamak, zayıflığını kendinden gizlemek kolay mıdır? Kendi içinden, kendi egosundan, kendi bilincinden ve düşüncelerinden kaçmak olanaklı mıdır? "Onur" kavramı konusunda ne düşünmektedir? Boş olduğunu mu? Yaptığının onurlu olduğunu mu? Haksızlığa kurban gittiği için mi böyle davrandığını düşünmektedir? Ona konuşma hakkı verilmediğini, medya patronlarının ona anlatım özgürlüğünü yadsıdığını mı düşünmektedir? Ezilen ve sömürülen sınıfa ait olduğu için mi yazmaktadır? Sanal eylemini insanların korkmadan, gizlenmeden, özgürce varolabilecekleri bir dünya uğruna mı yapmaktadır? Bunların hiç birini anlayacak değildir çünkü bu kategorilerin hiç biri onda bulunmamaktadır. Henüz gelişmemiştir.
SANAL KİMLİK

"Online identity is a complex business and still in the process of being understood :: Online kimlik karmaşık bir iştir ve henüz anlaşılma sürecindedir." Açık kimliklerin çalınması korkusu pekçok insanı bir önlem olarak böyle anonim kimlikler kullanmayı seçmeye götüren başlıca etmendir. Ama sanal kimliğin geleceği henüz belirsizdir. Kaygılar ilk olarak kimi kullanıcıların açgözlü karakterleri nedeniyle eşeysellik ve eşeysel davranış alanını ilgilendirir. İkinci olarak, gizli kimliğin suça yatkın kişilere sağladığı üstünlükleri ilgilendirir. Üçüncü sorun olarak Ekşi "Sözlük" gelir, çünkü sanal kimlik Ekşi "Sözlüğün" uzmanlık alanı olan şantaj, iftira, karalama (ve karşıtı olarak ama ancak eşit ölçüde güvenilir olarak, yağlama) davranışlarını ilgilendirir. Bu sorunla ilgili olarak açılan davaların sayısı, ciddiyetleri ve yol açtıkları parasal zararlar geçerli bir parametredir (İdea Yayınevi böyle bir yasal girişimde bulunmamıştır). Ekşi "Sözlük" bu kirli rekoruna karşın bir "prestij" ortamı olarak görülüyorsa, bundan bu prestijin kendisini üreten kültür alanının büyüklük ve ahlaksızlığının düzeyini çıkarabiliriz. Ve sorunun ağırlığı bu popüler karakteri tarafından belirlenir.
İnternet protokolları insanları kimliklerini göstermeye zorlamaz, ve sanal kimlik altında bir "köpek" bile kendini olduğundan başka birşey olarak gösterebilir, olmayı düşlediği ayrıcalıklı ve yüksek bir kimlik ile özdeşleştiği yanılsamasını taşıyabilir. Bu sanal öz-güven ile, karalamayı ya da yağlamayı kendisinde eksik olan toplumsal önemi arttırmanın, özendiği ve imrendiği kişilerin onayını kazanmanın araçları olarak kullanır. Ekşi "Sözlük" bütünsel karakterini "kimlik gizleme" ile tanımlar ve bu bakımdan kullanıcılara kimliklerini bütünüyle açık olarak sergileme olanağı veren Facebook ve Linkedln ile tam karşıtlık içinde durur (ve her nasılsa aptalca da olsa kendini Facebook'a benzetir). Örneğin semantik çözümlemesinde bir lumpen kültüründen daha çoğunu taşımadığını gösteren bir Ekşi "Sözlük" 'yazarı' bir felsefeci maskesini takınır ve Spinoza'nın "İngilizce"sini [!] okumanın "daha iyi" olacağı öğüdünü vererek prestij kazanmayı ister. Gerçek dünyada felsefecilik taslaması hiç kuşkusuz gülünç olacaktır. Ama sanal dünyada ona dilediği sanal prestiji sunacak başka imbesiller için de yeterince yer vardır.
Modern dünya Özgürlük dünyasıdır ve orada herşey saydamdır. Gerçek kentte korkacak hiçbirşey, insanın daha da insan olmasının, bilmesinin, inanmasının, sevmesinin önüne geçecek hiçbirşey yoktur. Ama "ekşi yazar" gizliliği içinde, korkusu içinde yalnızdır. Hiç kuşkusuz kendisi gibi başka korkakların arasındadır, ama orada, onu insanlık dışı olmaya davet eden o anonim kişilik kültüründe ona bir insan duygusu verebilecek normal, düzgün, saydam bir insanlıktan yoksundur.
ÖZGÜR İNSAN SORUMLULUĞA YETENEKLİ İNSANDIR

"Ekşi" insan ise korkaktır. Ve korktuğu gerçekte Kendisidir, sözcüğün tam anlamıyla Özgürlüktür çünkü "ekşi" ruh da kendinde özgürdür. "Ekşi" insan özgür olmaktan ve özgür olanlardan korkar. Kişilik Gelişimi dediğimiz şey ilk olarak özgür olmakla başlar. Kişi Başkasını değil kendini dinlemeli, ama bunun için ilkin ona efendi olmuş Başkalığı ve tüm Başkalarını aşacak bir Öz olduğunu anlamalıdır. Gelişecek olan şey, Kişilik dediği şey, ve henüz hiç bilmediği şey bu Özdür, onun gerçek Kendisidir. Özgürlük uğruna, sorumluluğu dışsal Başkalıkta değil ama içsel Kendisinde görmeyi kabul etmelidir. O zaman büyümeye, iyi ve kötü olanı, doğru ve eğri olanı ayırdetmeye başlayabilir. Bu muazzam bir düşünme emeğini gerektirir. Oysa kul tembel, ve herşeyden önce düşüncesinde ve duyuncunda tembeldir.
"Ekşi" kafanın ait olduğu kültür insanlık tarihinde tek bir taş üzerine ikinci bir taşı koymamış bir fındık-fıstık ve döner-kebap kültürüdür. Uygarlıktan, çağdaşlıktan, kentlilikten bin yıl uzaktır. Cumhuriyeti, laiklik ve özgürlüğü, üniversitesi ve opera ve konser salonları ona kahramanlar tarafından verilmiştir; bunları hazır bulur ve anlam ve değerlerini bilmez. Hep alıcıdır, ama içsel ve gerçekten değerli olanı değil, dışsal ve görünüşte değerli olanı alır. Bilim ile hiçbir ilgisi olmasa da, uygulayımbilimini, teknolojisini de yabancı kültürden ödünç almıştır ve onu kendine özgü ilkel eğlencesi için, zaman öldürmek için kullanmaktadır. Eğlenmekten gerçek Kendisine, asıl doğasına, asıl insan yanına ayıracak zaman bulamaz. Ve gelişmez, geri ve önemsiz bir kültür olarak, ahlaksız, sevgisiz, bilgisiz olarak kalır ki, yeryüzünde, insanlığın sürecinde, Tarihin kendisinde olması ya da olmaması arasında en küçük bir ayrım yoktur. Değersizliği ondan daha iyi üreten yoktur, ve nihilist bile değildir çünkü ona değersizliğini gösterecek ve onda anlamlı olmanın bir duygusunu ve özlemini üretecek en küçük bir değer bile tanımamıştır. Öğrenmez, bilgiye, yeniliğe, gelişime, ve güzele ve sevgiye düşmandır. Yaratmamakta, ve yaratmaktan ve yaratandan nefret etmektedir. Üretmemekte, ve üretenlerden nefret etmektedir. Geri kültürünün geriliği onun Kendisinden başka birşey değildir. Ama geri olanın gidebileceği biricik yön ileridir. Ondaki kulluk tini elinden alınacak, çünkü onu görecektir.
Kendisi döner-kebap ve balık-ekmek kültürüne eşgüdümlü olan Ekşi "Sözlük" tini ile uylaşımsal yollarla çarpışamazsınız. Bir çok-kültürlülük kültüründe, ahlaka başvuramazsınız çünkü postmodern tini gereği açıkça "ahlakın göreliliği" üzerine, yani her ahlakın eşit ölçüde geçerli olduğu, gerçek, ölçün bir ahlakın olmadığı görüşü üzerine, sonuçta özsel olarak evrensel olan ahlakın yadsınması üzerine dayanır. Postmodernizm genel olarak evrensel moral, törel, tüzel normları reddeder; ama onların "ötesinde" ya da "sonrasında" olduğu için değil, tersine gerisinde olduğu, aslında modern olmadığı için. Post-modernizmde "post-" öntakısı gerçekte "pre-" için bir örtmecedir. "Ekşi" yazarların en son anlayacakları şeyden biri de postmodernizmdir ve bu nedenle "postmodern" terimini bir prestij terimi olarak görmeleri doğaldır. Ama postmodernizm genel olarak insan usunu, evrensel insan değerlerini, insanlığın saltık değerler üzerine kurulu türdeş, küresel bir kültür Ereğini geçersiz sayar, çünkü insanın ussal bir varlık olmadığını ileri sürer, çünkü kendi usunu bozmuştur. Postmodernizm herşeyin göreli olduğunu, saltık bilgi, değer, güzellik, özgürlük, gerçeklik gibi kavramların olmadığını ileri sürer. Kendisini önceleyen varoluşçu nihilizm gibi, herşeyin değersiz, anlamsız, saçma olduğunu ileri sürer. Ona göre bilim ve bilgi yalandır, güzellik kişiden kişiye, kültürden kültüre, zamandan zamana değişir, çirkin de güzel olabilir, ve evrensel moral değerler, evrensel insan hakları gibi kavramlar hiçbir realiteleri olmayan eşit ölçüde göreli boş kurgulardır. Özet olarak, postmodern yazar gerçekte bir komedyendir, ve "Ekşi" yazarlarda kendi türünün üyeleri ile karşılaşmanın sevincini duyar.
BARBARLIK KÜLTÜRE DOĞRU İLK ADIMDIR

Ekşi "Sözlük" popüler bir site, bir halk sitesidir ve gizlilik üzerine, kimliklerin ve benliklerin gizlenmesi üzerine dayandığı için halkın henüz ahlaksız, bilgisiz, kaba kesiminin bir anlatım aracıdır. Burada pek çok iyi felsefecinin "kalabalık" dediği şeyi eksiksiz edimselliği içinde buluruz ve "kalabalığın yargısı" denilen şeyin ne olduğunu dolaysız örnekleri içinde görürüz. Kurucusunun şu ya da bu olmasının önemi yoktur, çünkü biri olmasa bir başkası olacaktır. Bütün iş kurucunun boyunu aşar, çünkü herşeyden önce bu kişi sanal değil ama fizikseldir, kendisi gizlenemez, açıktadır ve bu düzeye dek moral görünmek zorundadır, ve "gibi görünmek," bir yanılsama olmak olanaklıdır. Her ne olursa olsun belirli bir moral sınırın altına inmeyi doğrudan üstlenemez. Ama sahibi olduğu yapının sergilediği tüm ahlaksızlığın sorumluluğu dolaylı olarak da olsa birincil olarak kendisinin üstüne çöker. Ve kendisinin hesaplayıp bildirdiğine göre "ayda 80.000-100.000 TL" gibi bir gelire yoğunlaşmış bu ahlaksızlık bir dereceye dek suç değildir. Örgütlü Ahlaksızlık olmasına karşın, henüz ahlaksızlığı ahlaksızlık saymayan kendisi ahlaksız bir hoşgörünün altında durmaktadır. Ama moral eşkiyanın ilk cezası gizlenmesi, insan içine çıkmaktan korkmasıdır.
Bilgiye, gerçeğe, güzel olana, değerli olana vb. karşı çıkmayı, ve bilgisiz, yalancı, çirkin, değersiz, onursuz vb. olmayı Suç olarak görmeyiz. Bunlar en çoğundan kişinin insan olmanın gerçek boyutlarında henüz gelişmemiş olduğunu gösterir. Bütün "kavram" internetin olanağı ve yaratısıdır — tıpkı internet virusları gibi —, ve ek olarak Batı teknolojisinin çocuksu Doğu ahlaksızlığının hizmetine alınması gibi bir etmen vardır. Gerçekte işsiz güçsüz ve amaçsız bir aylak olan kurucusunun yenilikçiliği ve yaratıcılığı ham toplumsal dürtüyü (kendilerini gizleyen yobazların her bireyi, her kurumu, genel olarak herşeyi sınırsızca yağlayabilme ya da karalayabilme olanağını) kendisine çok büyük gelen teknoloji ile birleştirmekten oluşur. Siteyi kapatamazsınız, çünkü halkın ahlaksız bölümünü kapatamazsınız. Eğer gene de siteyi kapatacak olursanız, hemen yenisi açılacaktır, daha doğrusu gerçekte aynı anonim bilgilendirme kültürü üzerine kurulu daha şimdiden sayısız benzeri bulunmaktadır. Herşey bir yana, ahlaksızlık onu yasaklayarak değil ama açığa çıkmasına, kendini sergilemesine izin vererek yenilebilir. Yasa ahlakı belirlemez, çünkü insanın yüreğine, duygusuna giremezsiniz. Çünkü ahlak Duyunç gelişimidir ve Duyunç gelişimi yasaklar yoluyla değil ama tam tersine Özgürlük içinde olabilir. Gerçekte Yasanın kendisi ahlak temeli üzerine, Duyuncun aklaması üzerine dayanır ve ahlaksız bir toplumun tüzesi de bir haksızlık gösterisidir. Bir insanın, bir toplumun Yasayı anlaması için ilkin moral bir varlık olması gerekir, yoksa yasayı kendi istencinin anlatımı olarak değil, keyfi olarak uygulayabileceği bir baskı aracı olarak görecektir. "Ekşi" insan için yasa gerçekten de aşamayacağı bir sınır, bir rahatsızlık kaynağıdır. Ahlaksız ve dolayısıyla tüzesiz gelenek tini ile karşıtlık içinde, Modern Yasa tüm Yurttaş Toplumunun, onun ekonomisinin ve dolayısıyla gönencinin temelidir. Yoksulluk, ahlaksızlık, töresizlik, yasasızlık tümü de insanın gerçek ussal belirlenimi karşısında gerilik anlatımları olarak bir arada bulunur. Ekşi "Sözlük" ahlaksızlığı, töresizliği, yasasızlığı ile yoksulun grotesk eğlencesidir.
Kapitalizm kapital değildir. Kapitalizmi tanımlayan birincil ruhsal etmen Hırs etmenidir. Hırs kendinde bir kötülük değildir. Pekala kişi için güçlü bir güdü olabilir, ve gene de bunda bir yanlışlık yoktur; tersine, "hırslı" insan kendisi için olduğu gibi başka herkes için de kabul edilebilir sonuçlar üretebilir. Ama "Hırs" moral olanı, törel olanı, giderek yasal olanı çiğnemenin güdüsü olduğu zaman durum değişir. Kapital de kendinde kötü değildir. Tam tersine, evrensel insan emeğinin özeti olarak Gönencin yaratıcısıdır. Ama Kapital insan istencinin bir anlatımıdır ve bu istenç Hırs gibi bir dürtüye yenik düşerek ussal karakterini yitirirse, kendisi özerk bir güç gibi, öznesini yenen bir yüklem gibi davranırsa, o zaman Kapital sınırsız öz-çıkar dürtüsü olarak kötülüğün, haksızlığın, yamukluğun alanına girer. Kapitalizm "kapitalin" bu birincilliğini anlatan bir ideoloji terimidir ve insanın öz-çıkar uğruna kendi doğasından, ussallığından, özgürlüğünden vazgeçebileceğini tanıtlar. Böyle kişilerin hırslarının köleleri olduklarını, hırslarına yenik düştüklerini söyleriz. Ve bu eğilim ekonomik etkinliğin kendisini tanımlamaya başlayınca, kapitalizmin bir ideoloji olarak güçlendiğini söyleriz. Ama hiçbir modern toplum ideolojiye yasanın üzerine çıkma iznini vermez. Ekşi "Sözlüğün" ahlaksızlık belirleniminin yanında ikinci bileşeni kendini "kapital" olarak gösterir, öylesine güçlü bir güdü olarak ki, giderek kör bir hırs olduğunu ele vermekte, ahlakı ve törelliği tanımamanın ötesine geçmekte, sık sık yasayı çiğnemektedir.
Yağlama ya da karalama uğruna kimliklerin gizlenmesi olgusu ilkin moral öznenin silinmesi sonucunu getirir. Ekşi "Sözlük" dünyasına girdiğimiz zaman karşımızda gerçek "kişiler" yoktur. Sanal kişiler vardır ki, "kişi" değildirler, ve hedefe olmadığı yerde vuruş yapamazsınız. Ekşi "Sözlük" sitenin kendisi tarafından açıkça belirtildiği gibi utanma, yalan, çirkinlik vb. gibi kavramların silinmesi üzerine, ama bunun olanağı için öncelikle kimlik silinmesi üzerine dayanır. Bu insanlar kimliklerini gizleyerek normal insanlar olarak yapmayacakları şeyi yapabilirler. Kendilerinin çok iyi bilincinde oldukları ahlaksızlıklarını yüzlerine vurmanın bir anlamı ve etkisi yoktur çünkü özellikle yüzleri silinmiştir. Bu sanal sapıkları bireysel olarak analiz etmek de gereksiz ve olanaksızdır çünkü yokturlar. Utanç verici olandan gurur duymak (ve kâr elde etmek), düzgün hiçbir içerik kapsamamakla övünmek (ve kâr elde etmek) ve "yanlış bilgi" gibi ekzotik birşeye izin vermek (ve kâr elde etmek) — tümü de Ekşi "Sözlüğün" gizleridir. Ve böyle "kutsal bilgilerin" üretimi ile elde edilen kâr ("Sitenin reklam geliri aylık 80.000-100.000 TL civarındadır[2]") kutsal kâr olarak görülmekte, ve dışarıdan haksız saldırılara uğrayan mazlum Ekşi "Sözlük" sermayeye karşı verdiği sınıf kavgasında giderek anakronistik kızıllar tarafından bile desteklenmektedir.
Ekşi "Sözlüğün" erken evrelerinden birinde "dört bin beş yüz yazarı" tarafından "şimdiye kadar üç milyon 'entry' girilmiş, bir milyonu silinmiş," çünkü Ekşi "Sözlüğün" neredeyse varolmayan törel ölçütlerinin bile altında oldukları görülmüştür. Ve gene de sözde özgürlüğü savunan ama özgürlüğü başıboşluk olarak anlayan bir medyatik imbesile göre, "adı sanı belli olmayan binlerce insanın ürettiği bu kadar bilgi ve yeni kavram üniversitelerde akademisyenlerimizin yaşadıkları yayın kısırlığının karşısında gerçek bir anlam ifade ediyor mu sorusu önem kazanıyor." "Ekşiliğin" ya da moronluğun yalnızca Ekşi "Sözüğün" tekelinde olmadığını gözden kaçırmamalıyız. Kim medya patronlarının baskı ve engellemelerinden söz edebilir? Ve bu topraklardan silinmesi gereken banalitenin yeniden üretiminin başlıca güvencesi olmaya aday bu kültürel yobazlık tini ile bu karşılaştırmayı kendileri açısından prestij sayanlar çıkmayacaktır.
Bu kültürel yobazlık fenomeni önümüzdeki yıllarda daha öte evrimlenecektir çünkü modern toplum yasaklayıcı değildir. Gerçekte modern yurttaş toplumunda yayımcılık sövgüden, karalamadan, hasetten, nefretten başka yayımlayacak hiçbir içerik üretemeyenlerin inanmak istedikleri gibi bir sınıf ayrıcalığı değildir. Ekşi "Sözlük" kağıda basılmasını onu üretenlerin kendilerinin reddedecekleri bir "içerik" tarafından yaratılmıştır. Gene de kent Özgürlüğünün onunla yeni tanışan kırsal kuşaklarda ilkin kabalık, görgüsüzlük, giderek ahlaksızlık olarak anlatım bulması Özgürlüğün suçu değildir. Ahlakın ahlaksızlıktan doğması ölçüsünde, Ekşi "Sözlük" akışkan ve değişken olmak, moral, törel ve yasal olarak bir iyileşme süreci olmak zorundadır. Ama iyileşmesi ortadan kalkmasıdır. Ve ortadan kalkması kültürün daha temiz olmasıdır.
NEFRETE ANLATIM ÖZGÜRLÜĞÜ VE PRESTİJLİ BANALİTE

Ekşi "Sözlük"te "prestij" sözcüğünün anlamı da beklenebileceği gibi tersine çevrilmiştir. Görgüsüzün "prestij" istemesi gerçekte başka birşeyi istemesidir çünkü saygınlık kendi uğruna istenmez ama değerli olana o istemeden verilir. Ahlaksız kültürlerde korkaklık ve gizlenme temelinde üretilen hakaretin, sövgünün vb. ciddi bir prestij kaynağı olması şaşırtıcı değildir çünkü değersiz olan ve böylece değere yabancı olan kültürde "prestij" ya da "saygınlık" da değer üzerine değil, ama ancak değersiz olanın kendisi üzerine, değere düşmanlık üzerine, o tine yabancı olan bilimin, güzelin, gerçeğin karalanması üzerine dayanabilir. Orada "değer" birinin alt-duygularını okşayandır. Bu alt-kültür özellikle "değer" kavramının kendisine yabancı olduğu için alt-kültürdür. Ekşi "Sözlüğün" sanal dünyasında sözde "yazar"ın kimliğini gizleyebildiği düzeye dek tüzel kişi ya da moral özne bulunmaz ve bu sanal kimliksizlikler aşağı yukarı hiçbir sınırlama ve kısıtlama olmaksızın reel dünyanın gerçek insanlarını ve kurumlarını hedef alan sözde yorumlar, karalamalar ve sövgüler, ya da tersine, yine aynı karaktersizlikten doğan dalkavukluklar, yaltaklanmalar ve övgüler üretir.
İnsan haklarına yabancı olan ve bilmediğini çiğneyen bir kültür modern yaşamda gücünü ancak gizlenmekten türetebilir. Kimi ultra-moronların her nasılsa "prestijli" saydıkları bu güç gerçekte saldırıya uğrayana yanıt olanağı vermeyen bir formattan doğar. Saldırdıklarına (ve "yağlayarak" kirlettiklerine) kendini savunma olanağını tanımayan tek-yanlı anlatım yöntemi ile bu Sözlük anlatım özgürlüğünü öncelikle kendisi çiğner ve sözel şiddeti, giderek sözel terörü bir tekel formatında kullanır. Ekşi "Sözlük" toplumda bir gözdağı yaratır çünkü ahlaksız "yazarlarının" her gece klavyelerinin başında kimleri hedef alacakları, kimleri korkutacakları belirsizdir. Ansal gerilik kendinde Suç değildir. Ama gündelik yaşamı sürekli olarak yalan ile doldurmasına karşı çıkıldığı zaman, bu gerilik, beklenebileceği gibi, kendisinin haksızlığa uğradığını duyumsar, incinir ve yakınır. Başkasına çamur atanın çamur atmanın ayıp sayılmasından incinmesi, başkasına sövenin sövmenin ayıp sayılmasından yaralanması — böylesine grotesk bir duyarlık görünürde ilk kez "Ekşi" Sözlük üyeleri arasında gelişmektedir. (Bu moral mutantın en son örneklerinden biri biraz aşağıda görülebilir.)
Gizlenenin kendinden korkusu başkasını korkutmaya geçer ve bu karanlık alanda "Komşunu sev" yerine, "Komşundan nefret et" ilkesi hüküm sürer. Bu tek-yanlı serbestlik toplum kavramının kendisine aykırıdır ve ancak böyle bir "Sözlüğe" gereksinim duymayan bir toplum modern, açık, uygar ve temiz bir toplumdur. Ekşi "Sözlüğün" ortadan kalkması (ve tatlı bir "Sözlük" olması) özgür ve onurlu topluma uymayan başka despotik-arkaik öğelerin de ortadan kalkması ile birlikte yer alacaktır.
Ekşi "Sözlüğün" felsefeyi yabancılayan "felsefesiz felsefecileri" için belirtmeliyiz ki, Demokratik bir toplumun ve evrensel gönencin felsefeyi, bilimi ve güzel sanatları onlara sınırsızca hizmet eden teknoloji ile birlikte ayaktakımının eline dek ulaştırması yakınılacak değil ama sevinilecek birşeydir, çünkü ayaktakımına bütün bir uygar insanlığın tarihsel emeğinin ürünü olan bu içerikte kendi yitişi sunulmaktadır.
Felsefe karşısında ilkin aşağılandığını duyumsayan bu Pöbel felsefenin de "herkes tarafından okunabilir," "yeni, yabancı ve anlaşılmaz sözcükler kapsamayan," "kısa tümcelerden oluşan" birşey, az çok kendi "yazıları" türünde sunulan grotesk, arabesk, rustik birşey olmasını ister. Ama felsefe de tıpkı güzel sanatlar ve bilim gibi Pöbelin düzeyine inmez. Pöbel bakış açısını genişletmek ve derinleştirmek, kendini kendi içinde yeniden bulmak, kendini felsefenin ve bilimin düzeyine büyütmek zorundadır. Pöbel modern topluma sarkan arkaik gelenek kültürünün bir artığıdır ve uygar ülkelerde çoktan ortadan kalkmış, arta kalanlar ise felsefe, bilim, güzel sanatlar ile ilgilenmez olmuştur. Eğer felsefe, bilim ve güzel sanatlara erişemiyorlarsa, o zaman Ekşi "Sözlükleri" ile yetinmek zorundadırlar.
BİR ALT-KÜLTÜR DÖNÜŞÜMÜ OLARAK EKŞİ "SÖZLÜK"

Ekşi "Sözlük" kültürün yalıtılmış bir fenomeni değildir. Bir zamanların gecekondu solculuğu ve sağcılığı ile, türban, arabesk, yere tükürme, çöp atma, kokoreç, balık-ekmek, şiddet ve zorbalık, dinin politikaya hizmete bozulması, rüşvet ve kayırmacılık, otoyollarda kurban kesme vb. ile aynı yanda durur ve kırsaldan kente göç eden ve henüz kentin uygar, temiz, barışçıl, kurallı törel yaşamına bütünleşmemiş kitlelerin ve yığınların geleneksel eğilimleri ve alışkanlıkları tarafından yaratılan fenomenlerden biridir. Eğitimin bütününde yükselmesi ile, kentileşme ya da uygarlaşma ile, ahlaksal, törel ve yasal bilincin büyümesi ile zayıflayacak, yabanıl heyecanını yitirecek, ve kendinden utanarak bütünüyle ortadan kalkacaktır.
YALNIZCA EKŞİ "SÖZLÜK"TE
"Kendi anadilimde okurken sözlüğe ne gerek var?"


Bu üyenin bir "felsefe kitabı"nın ne olduğu konusunda hiçbir bilgisi yoktur. Öyle görünür ki eline tek bir felsefe kitabı bile almış değildir.
10 Temmuz 2013: Bayan/Bay "altlejant"ın bir isteği var: "kendi anadilimde okuyacağım bir kitap için niye mütemadiyen sözlüğe ihtiyaç duymam gerektiği açıklanmamış ama." Sorry. Açıklama gerektirebileceğini düşünmemişiz. Kişisel gereksinimler konusunda kişiye özgü açıklamalar da vereceğiz ve anadil sözlüklerinin niçin gereksiz olmadığını göstereceğiz, rahat olun. İnanın, "sözlüğe gereksinim duymak" hiçbir kültürde ayıp ve utandırıcı değildir. Tersine, sözlük kullanmamak ayıp ve utandırıcıdır. Ve Türkçe'yi birkaç düzine sözcükten oluşan bir kabile dili düzeyinde kullanmamak için anadil sözlükleri özellikle yararlıdır. Anadil sözlüklerinin yanısıra felsefe, ruhbilim, matematik, fizik, kimya, yaşambilim, tıp, dilbilim sözlükleri, aslında her bir özel konuya ayrılmış sayısız özel teknik sözlük vardır. Her eğitimli insanın kitaplığında bulunan bu sözlükler alıştığınız o Ekşi "Sözlük" ile hiçbir benzerliği olmayan gerçek, tatlı Sözlüklerdir, insanlığın bin yıllarca süren gelişim sürecinin paha biçilmez ürünleridirler. Dil ile ilgili her tür bilgiyi sunarlar ve Ekşi "Sözlük" yazarları gibi soytarılık yapmazlar. Duygusal takılmaların düşünmenin önüne geçmesine izin vermek kötü sonuçlar getirebilir.
Bu üyenin bir "felsefe kitabı"nın ne olduğu konusunda hiçbir bilgisi yoktur. Öyle görünür ki eline tek bir felsefe kitabı almış bile değildir. Ve gene de felsefeye ders vermekten geri kalmayı kabul edemez. Bu insanların algılarında dünya gerçekten de anlaşılması güç bir yerdir. Ve bir kuçu kuçunun dünyasından olsa olsa biraz daha geniş olmalıdır. Ve öyle kalmayı sürdürecek görünür.
Normal olarak bir sözcüğü bellemek için ona sözlükte bir kez bakmak yeterlidir. Biz kendimiz bu "muhafazakâr" üyenin kimileri oldukça "kadim" sözcüklerini anlayabilmek için gerçekten de bir anadil sözlüğüne gereksinim duyduk. İnternette birbirinden iyi Sözlüklerden bol birşey yok. Eski Türkçe sözcükler için şöyle modern karşılıklar var: müstear: takma; mütemadiyen: sürekli olarak; hicap: utanma, utanç; muhakkak: kesinlikle; israf: savurganlık; eziyet: sıkıntı, güçlük. ifade etmek: anlatmak; ihtiyaç: gereksinim. Arabistan'a gidip Arap olabilirsiniz. Ama özgür bir ülkede yaşıyoruz ve bu ülkede Arapça, Farsça, Osmanlıca, giderek Çince, Rusça, İbranice vb. sözcükler kullanma hakkınız var. Bir bonus olarak Latin alfabesinden başka alfabeler, giderek hiyeroglif ya da çivi yazısı kullanmanıza bile kimse karışmaz. Bunlar size yapılan özel bir iyilik ya da kayırma değil, ama modern varoluşta salt insan olma onurunuzun ve özgürlüğünüzün size kazandırdığı şeylerdir. Tüm bunlara ancak ne yaptıklarını bilmeyen ve dürtüleri ile davranan düzmece kişiler karşı çıkar ve gün ışığının saydamlığını ve güzelliğini sevmeyen bu gölge kimlikler ile ancak Ekşi "Sözlüğün" loş bölgelerinde karşılaşılır.
Son olarak, noktadan sonra birçok dilde olduğu gibi Türkçe'de de 'büyük harf' ile başlandığını anımsatmak isteriz.* (Açıklama gerekirse lütfen bildirin. Gereken yardım anadil sözlüğüne bakmanızı gerektirmeyecek ve dileğinize göre uzun ya da kısa tümcelerde sunulacaktır.)
*Klavyenin sol tarafında alttan ikinci 'shift' tuşu basılı tutulunca basılan harf büyük harf olarak çıkar. |