İdea Yayınevi / Küreselleşme
site haritası
 

Despotik Toplumdan Yurttaş Toplumuna
AZİZ YARDIMLI

 

Despotik kültürü her türünde ortadan kaldırmaya yetenekli biricik güç: Özgürlük, Barış, Ussallık. Bir toplumun demokrasiye, barışa, gönence yetenekli Yurttaş Toplumu olabilmesi için köylülüğünü kentlileştirmesi, başbakanını, milletvekillerini, güvenlik kuvvetlerinin üyelerini ulus tarafından yalnızca ülkeye hizmet etmekle görevlendirilmiş yalın Yurttaşlar olmanın bilincine, onuruna ve vakarına eğitmesi gerekir.

 

Despotizm Özgürlük bilincinin kazanılmamışlığı ile, İstenç yoksunluğu ile belirlenir: İnsanın henüz yarı-insan olduğu, herüz yeterince büyümediği bir ön-evredir. Yalnızca despotun değil ama halkın da politik geriliği ile karakterize edilir, ve Hak, Ahlak ve Törellik kavramlarının bilincinin zayıflığının sonuçlarını sergiler. Despotizm son olarak estetik düşkünlük ile, inançta dışsallık ve iki-yüzlülük ile, ve derin bir bilgisizlik ile karakterize edilir.

Hiçbir despot istenç ve özgürlük kavramlarının bilincinden yoksun halkların onayı olmadıkça, halkların kendileri despotik bir karakterde olmadıkça despot olarak kalamaz. Bir tango iki kişi ile yapılır. (δεσπότης, despotes, "efendi" demektir; sözel olarak "evin efendisi"dir; dom :: ev; potis :: efendi.)

Despotizm Tiranlık değildir. Bir yönetimi imler, ve despotun buyruğu yasadır. Eğer herşeye karşın ortada Devlet denebilecek birşey varsa, yasanın despotun kendisi için de yasa olması gerekir. Monarşi ne devletsiz ve yasasız feodalizmdir, ne de keyfi istencini ancak zor yoluyla egemen kılabilen tiranlık. Despotizm yönetilenlerin özgürlüklerinin bilincinden yoksun salt istençsiz uyruklar olmaları durumunda olanaklı biricik meşru politik biçimdir. Uyruklar onlara buyrulanı yerine getirmeyi, söz dinlemeyi, genel olarak üstleri olarak saydıkları başkalarına boyun eğmeyi işlerin normal durumu olarak kabul ederler. Uyruğun "kendi"si gerçekte onun kendisi değil ama başkasıdır. Ama uyruk da tinsel bir varlıktır, insan olmanın sonsuz değerini taşır, düşünebilir, ve işlerin durumunun başka türlü olabileceğini anlayabilir. Despotun (kral, padişah, imparator, çar) istenci altında olanlar pekala Özgürlük bilincini, kendi İstençlerinin bilincini kazanabilirler ve insanın insana boyun eğmesinin onursuzluk, değersizlik ve saçmalık olduğunu görebilirler. O zaman despot despot yapan zemin ayağının altından çekilir ve ortaya şiddetin dili ile konuşmaktan iyisini bilmeyen tarihsel bir moron çıkar. Özgürlük bilincinin tersinmez olması ölçüsünde, o zaman ya despot ya despotluğuna son verecek ve ortadan kalkacak, ya da varlığını sürdürebilmek için zor ve şiddete başvuracak, tiranlığa geri düşecektir.

Bugün insanlık bu çocuksu kültüre son verecek düzeye dek büyümüştür. En azından Batıda, insanların bundan böyle aydın despotlara, sevgili önderlere, asrın liderlerine, efendilere, kutsal rahiplere, kutsal mollalara, kutsal dedelere vb. gereksinimleri yoktur ve bundan böyle bu demode kalabalık yalnızca postmodern düşünürün arkaik imgelemini süsleyen kültürel çoğulculuğa aittir. Kutsal insan, bilge insan, kurtarıcı ideolog, yönetme hırsı ile yanıp tutuşan maço politikacı, güçsüzlüklerini güç-istencinde ele veren tüm bu yarı-insanlar insanlığın ön-modern despotik evresinin çoktandır yalnızca can sıkıcı olmaya başlamış kalıntılardır. Özgür insanın kurtarılmaya ve kurtarıcılara gereksinimi yoktur.

Modern dönem evrensel Özgürlük dönemidir. Özgürleşme insanın salt insan olmaktan gelen sonsuz değerinin engelsizce kazanılması, estetik, etik ve entellektüel karakterinin eksiksiz olarak gelişmesi sürecidir. Özgürleşme bir süreçtir, ve onda en önemli olan, en dirimsel, en vazgeçilmez olan şey tam olarak bir süreç olması, sürmesi, kendini engellemeyen bir akış olmasıdır. İstenç ile bir olan Özgürlüğün kendi kendisinden başka hiçbir ön-gereği, kendi kendisinden başka hiçbir ön-koşulu yoktur. Ve bu nedenle kendi bilinçsizliğinden başka bir engeli yoktur. Özgür insanın toplumu Yurttaş Toplumudur, içinde kendi Özgürlüğünü ve herkesin Özgürlüğünü yaşadığı ve soluduğu biricik temiz, güzel, açık atmosferdir.

Toplumsal Erdem bundan böyle ödevini yerine getirme ile eşittir çünkü özgür toplum birbirlerini özgür olarak, değerli olarak, eşit olarak tanıyan ussal insanların toplumudur. Özgür törelliğin normları kendini özgür olarak, böylece değerli olarak tanıyan bireyin duyuncunun ve istencinin normlarıdır. Özgür insanın törelliği dışsal bir korku üzerine değil ama bireyin kendi sonsuz değerinin bilinci üzerine dayanır. Bu nedenle normları salt bireysel değil ama kendi ile eşit ve özgür olarak gördüğü toplumsal bireyin evrensel normlarıdır. Özgür yurttaş toplumunda Ben Bizdir, ve Biz Bendir. Evrensel düzgünlük, doğruluk ve haklılıktır ancak özgür bireylerin toplumunda olanaklıdır. Orada bir yandan Ödev ussal istencin belirlenimi olarak Hak ile bir iken, öte yandan özgür toplumun ve özgür bireyin istencinde sözleşme, yükümlülük, genel olarak Gerek onun için dışsal bir istenç, bir baskı ve zor aygıtı değil, ama bireyin kendi duyuncunda onayladığı ve akladığı kendi istenci, onun kendisi için de doğru ve haklı olan evrensel ussal istençtir. Gerçek ahlak dışsal değil içsel ahlaktır, çünkü özgür insan korkusuz insandır. Dinsel bir ödül ve ceza düzeneği ile sağlanan ahlak ancak özgürlüğünün bilincinde olmayan despotik kültüre özgüdür. Özgür insan sözde caydırıcı bir yasanın korkusu ile değil, ama yasa kendi istencinden başka birşey olmadığı için erdemlidir.

Yasama, yürütme ve yargı güçlerini sanki değişik kültürlere aitmiş gibi, sanki birer özenç sorunu imiş gibi yalnızca ayrı ayrı kucaklamayan, ama onları Yurttaşın ussal istencinde eşit ölçüde bir olarak da kucaklayan modern Devlet yalnızca Yurttaşın egemen gücünün, yalnızca Yurttaş Toplumunun istencinin anlatımıdır. Devlet şu ya da bu politikacının değil ama baştan sona Yurttaşın sorumluluğundadır çünkü yalnızca ve yalnızca onun istencidir. Bundan böyle politikanın biricik tanımı kavramı ile uyum içinde olan tanımıdır: Politika Yasa ile birdir. Budalaları aldatma oyunu olarak, halklar, yığınlar, kitleler için bir propaganda, yalan ve ikiyüzlülük şamatası olarak politika yalnızca toplumun henüz köylülük karakterini taşıdığının, henüz yeterince kentli olmadığının belgesidir. Böyle bir aşamada Devlet henüz yurttaşların bilincinde ve istencinde değil, ama asrın liderlerinin, sevgili önderlerin vb. keyfi istençlerinde belirlenir.

Yurttaş Toplumu tüm gelenekleri, tüm usdışı toplumsal alışkanlıkları, tüm sözde değerleri ortadan kaldırır, onların değersizliklerini gösterir. Nihilist bu pozitif değerlerin yitişi için yas tutar, çünkü pozitif olandan, bedenin değerlerinden daha iyisinin olabileceğini düşünmediği için herşeyin sonunun geldiği, Tanrının öldüğü duygusunu yaşar.

 

Devlet Yurttaş Toplumu ile bir değildir, çünkü Yurttaş Toplumu bir sözleşme ilişkileri alanı iken, Devlet ussal yasanın anlatımı olarak hiçbir sözleşmenin, hiçbir özencin konusu edilemeyecek, hiçbir insanın keyfi bir istenç sorunu olarak görmeyi istemeyeceği Özgürlüktür.

Modern dönem özgürlük dönemidir, çünkü insanlığın bir bölümü, Avrupa, ilk kez modern dönemde gerçek inancın koşulu olarak duyunç özgürlüğünü kazanmakla kalmamış, ama insanın insanın kulu olmadığını, giderek Tanırının bile kulu olmadığını anlamaya, aslında onun tarafından sevildiğinin duygusunu kazanmaya başlamıştır. Kuzey Avrupa tekerklerinin bir bölümünün Aydın Despot rolünü üstlenmelerine karşın, çoğunluk Reformasyonun onlara da kazandırdığı duyunç özgürlüğü sonucunda aşamalı olarak güçlerinden vazgeçerek kendilerini simgeselleştirmiş, duyunç ve istenç özgürlüğü temelinde Devlet yurttaşın istenci olmuştur. Hollanda, İngiltere, İskandinaya'da olan budur. Nüfusunun yarısı Katolik yarısı Protestan olan Almanya hiçbir zaman Yurttaş Toplumunun erdemine ve olgunluğuna ulaşamamış, Nazi tiranlığına ABD tarafından son verilmesinden sonra bu kez Bağlaşık Kuvvetlerin istencine boyun eğmek zorunda kalmıştır, ve bugün Avrupa Birliğine soğrularak kendini kendi despotizminden kurtarma beklentisi içindedir. Avrupa'nın, daha tam olarak Protestan Avrupa'nın bir uzantısı olan ve varoluşunu kraliyete karşı verdiği bağımsızlık savaşı sonucunda kazanan ABD hiçbir zaman Avrupa'nın aristokrasi, feodalizm, usdışı ulusalcılık gibi arkaik kurum ve geleneklerini tanımamıştır ve içindeki köleliciliğe ve ırkçılığa ve dışındaki Nazizme, Bolşevizme, genel olarak despotizme karşı

Modernleşmenin İstenç özgürlüğünü gerektirmesi modernleşmeyi Reformasyona borçlu kılan olgudur (Aydınlanma despotik karakteri nedeniyle modern olmaktan çok ön-modern kültürün modern döneme bir uzantısıdır). Modern politika duyunç ve istenç özgürlüğü üzerine dayanır. Avrupa'ya Reformasyonun kazandırdığı duyunç özgürlüğünü, istenç özgürlüğünü, genel olarak bireysel özgürlüğü tanımayan despotik nüfusları ile Latin ve Slav Avrupa halkları arasında demokratik Devlet biçimine geçiş yerine egemen olan tablo despotun despot ile sonu gelmez kavgasıdır. Öte yandan, Türk modernleşmesi Avrupa'nın bir parçası olan Osmanlı İmparatorluğunda başlayan özgürleşme eylemlerinin bir armağanıdır. Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'da Katolik güçlere karşı Reformasyonu tanımış ve desteklemiş ve kendisinin modernleşme sürecine girmiş olmasına karşın, modern bireysel özgürlüğe izin vermeyen yazgıcı İslamik kulluk tini sürecin gelişimini yavaşlatmıştır. Bu modernleşmenin sonucu ve kanıtı olan Cumhuriyet Laiklik ve Demokrasi ilkeleri ile birincil olarak bütün bir toplumu ussallaştırmaya ve modernleştirmeye ayarlanmıştır. Kendini eğitmeye isteksiz bir halkın direnci, özgürlükten ve özgürlüğün sorumluluğunu üstlenmekten korkan bağımlılık duygusu, değişime ve modernleşmeye direnen despotik aydının özgürlük fobisi ve tutucu direnci Yurttaş Toplumunun oluş sürecinin çözmesi gereken problemlerdir.

ABD'ye karşı ön-yargılar çok derindir. Ama bu ön-yargılar derin oldukları kadar da karanlıktır, ve nesnellik, haktanırlık yerine özgürlük korkusu ve dolayısıyla özgürlük nefreti üzerine dayanırlar. ABD'nin Avrupa'dan ayrımı özgürleşmede daha istekli, daha az tutucu olmasında yatar.

Çünkü özgürlük sorumluluktur, ve yanlış yapmanın olanağıdır. Barbar miskindir, eylem yapmaz, ve eylemsizin suçsuzluğu içindedir. Kendi geri kalmışlığının faturasının bile başkalarına, emperyalizme, sömürüye vb. çıkarar.

bir oluş süreci durumunda nesnel yargıda bulunmanın güçlüğünden başka birşeydir. ve karalamaları aklamak için yeterince zemin bulmak çok kolaydır. Ama bir yandan özgürlük oluş sürecindedir ve Avrupa'nın bugün bile etkili olan feodal alışkanlık ve geleneklerinden bağışık kalmış ABD'de bu oluş olarak modernleşme süreci

güçleştirir. edimselleşmesi olarak modernleşmenin

 

Özgürlük bilinci Özgürlüğün kendisi ile öylesine birdir ki, özgür olmayan insan özgürlüğü bilmediği için özgür değildir. Özgürlük insanın ussallığının parçasıdır ve modern dönemi tanımlayan başlıca belirlenim Özgürlük bilincidir. Özgürlüğün politik öznesi Yurttaştır. Modern Toplum, Yurttaş Toplumu homo sapiensin bütün bir tarihinde ilk özgür toplumdur, ve bu toplumun tözü olan İstenç Özgürlüğü yenileşmenin, modernleşmenin, gelişmenin güdüsü, gücü ve ereğidir.

Gelenek insanı köleliğe eğitir, düşünmemeye, sorgulamamaya alıştırır, aptallaştırır. Gelenek insanı eylemsizleştirir, onun kendi istenci ile davranmasını önler, gelenek ile uyum içinde davranmaya koşullandırır. Gelenek salt öyle geldiği için kabul edilmesinde anlamsızlığını, saçmalığını, giderek yanlışlığını gizler. Gelenek dinle, der, boyun eğ. Karşı çıkma der, boyun eğ. Büyüklerini say. Ama sayılacak büyük pekala bir hırsız vb. olabilir.

Özgür olmayan insanda insan karşısında olduğumuzu duyamsamayız. Onda bir dürtüsel denetimsiz davranışlar, tepkiler kalabalığı, tam bir vakarsızlık görünür.


Özgürlük Her Yere (2013)

 
Devlet Yurttaş üzerinde yabanıl bir şiddet aygıtı olmanın ötesinde ve uzağında, onun Özgürlüğünün anlatımıdır, çünkü tam olarak böyle doğa durumu dürtülerinin, itkilerinin, öfkelerinin, ve gerçek çapulcunun kendisinin üzerinde egemen olan Yasadır. Yurttaş Devlette kendi İstencini bulduğu için Yurttaştır, ve kendi egemen, erdemli, eğitimli İstencini Devlet yaptığı düzeye dek özgürdür. Modern demokratik Devlet despotik komedyanın bittiği, rustik karakterlerin bulunmadığı, ciddiyetin, öz-saygının, uygar dinginliğin başladığı yerdir. Eğer Devlet henüz kavramına karşılık düşmüyorsa, eğer çirkinlik, maçoluk, moronluk Devleti utandırıyorsa, onu ona yabancı özençten özgürleştirmek özgür Yurttaşın hakkı, sorumluluğu ve ödevidir. Modern Yurttaş Toplumunda Politika ve Yasa birdir.
SCHILLER

BEETHOVEN
Hegel'in Tüze Felsefesi'nde Yurttaş Toplumu / Die bürgerlicher Gesellschaft
Aziz Yardımlı, 2013

Yurttaş Toplumu

Yurttaş
Brezilya 2013

Türkiye 2013

Modern toplumda politik kimlik bir üstünlük konumu değil, bir hizmet konumudur. Politikacı hiçbir biçimde yalın yurttaştan üstün değil, onun yöneticisi değil, onun egemeni değildir. Böyle sanıyorsa, modern kültüre, modern dünyaya ait değildir. Arkaiktir. Despotiktir. — Yurttaş Toplumunda "Yönetenler" ve "Yönetilenler" ayrımı geçersizdir çünkü Yurttaş kendini yöneten, kendi yasasını kendi kendisine veren ve böylece onda kendi istencini, özgürlüğünü bulan insandır. Modern Devlette politikacı yalnızca onu o göreve getiren insanlara hizmet etme yükümlülüğü altındadır ve güç onda değildir çünkü güç yasadır, egemen güç yalnızca yurttaşın ussal, özgür İstencidir. Eğer politikacı bir hırs sonucunda konumunu kazanmışsa, eğer bir güç ele geçirdiğini sanıyorsa, bu halkın eğitimsizliğine, bilgisizliğine, henüz kendini kurtaramadığı kendi despotik karakterine bağlıdır. Eğer politikacı tutkular ile yanıp tutuşuyorsa, eğer kurtarıcı olma düşleri görüyorsa, bu onda onu modern Yurttaş Toplumu ile geçimsiz yapan ruhsal bir dengesizlik ve gerilik olduğunun kanıtıdır. Özgür yurttaşların öndere, kurtarıcıya, kurtarılmaya gereksinimi yoktur. Özgürlük kendi sorumluluğunun da bilincidir.
Ukrayna 2013-14

 
KÜRESEL YURTTAŞ TOPLUMU — KÜRESEL EYLEM — KÜRESEL ETİK — KÜRESEL GÖNENÇ
Modern Yurttaş Toplumunda hiçbir ulus, etnik köken, din, mezhep, eşey ayrımı yoktur, çünkü bir sözleşme ilişkileri alanı, ekonomi alanıdır, hiçbir kültürel ayrım tarafından engellenemeyecek kesintisiz bir büyüme süreci, gönenç uğruna çalışma ve emektir. Modern Devlette hiçbir ulus, etnik köken, din, mezhep, eşey ayrımı yoktur, çünkü modern Devlet kültürel ve doğal ayrımların üzerinde olan Yasadır, Yurttaşın evrensel insan haklarının anlatımı olan İstencidir. Despotluk, görgüsüzlük, kendini bilmezlik ne Devlete ne de Yurttaşa aittir. Pre-modern ve post-moderndir: Bir yandan İstenç ve Özgürlüğü tanımayan ön-modern despotik karakter artıklarıdır; öte yandan evrensel-küresel bir insanlık kültürünü kavrayamaması zemininde insanlığa kültürel çoğulculuğu, kültürel göreciliği teklif eden postmodern komedyenlere özgüdür. Yurttaş Toplumu Devlet değildir, çünkü bir sözleşmeler alanıdır. Devlet Yurttaş Toplumu değildir, çünkü saltık olarak egemen İstençtir, Anayasa ve Yasa olarak insan Özgürlüğünün en son, saltık anlatımıdır. Usun ve Realitenin bir olması, Yurttaş Toplumunun ve Devletin kavramlarına uygun olgusallıklar kazanması saltık olanaktır. Ve ancak ve ancak Us edimsel olabilir.

Yurttaş Toplumu salt bir değiş-tokuş alanı, tüketim uğruna üretim etkinliği, gönenç uğruna kesintisiz çalışma alanıdır. Çünkü Tinin gereksinimi Toplum demektir, salt Doğa değil, çünkü işbölümünü, emek ürünlerinin değiş-tokuşunu, herkesin salt başkalarının çıkarı uğruna kendi öz-çıkarı için çalışmasını gerektirir. Yurttaş kendi İstenci ve Duyuncu ile özgür Bireydir. Yurttaş Toplumu değerler alanı değildir: Güzel Sanatın, Dinin ve Bilimin yeri değildir. Aile ve Devlet de değildir. Bir gereksinimler dizgesi, sürekli olarak büyüyen tinsel gereksinimlerin sürekli olarak doyurulması etkinliğidir. Yalnızca hayvanların salt özdeksel ya da doğal gereksinimleri vardır. Yurttaş Toplumunun kesintisiz akış sürecinde hiçbirşey tözsel, hiçbirşey kalıcı, hiçbirşey sağlam değildir, ve öyle olmalıdır. Onun değersizlik ya da nihilistik sürecinde herşey değişmeli, yenilenmeli, sürekli olarak daha iyi, daha güzel, daha gerçek olmalıdır. Kültürel türlülüğü kültürel türdeşliğe yükselten Modern Tin tüm kültürel ayrılık, karşıtlık ve giderek düşmanlıkları premodern ve postmodern komedyenlerin bakımına terk etmiştir. İnsan gelişmeyen, değişmeyen, çirkin, ahlaksız, bilgisiz sonlu kültürel biçimlere takılan dirimsiz bir nesne değil, tersine ereğine doğru tinsel olarak sürekli büyüyen bir gizilliktir. Yurttaş Toplumu gereksinimlerinin engelsiz büyümesinde kendisi engelsizce büyüme süreci, problemleri keşfederek gün ışığına çıkarma ve onları çözerek yeni problemlere doğru ilerleme sürecidir — değişmeyen, pıhtılaşmış, ölü bir gelenek toplumu, bir sıfır problem saçmalığı değil.

 

Devlet de tüm kültürel tikelliklerin ötesine, İstencin evrensel Anayasaya doğru, bütün bir insanlığın ussal törel varoluş biçimine doğru politik büyüme alanıdır. Yurttaş Toplumu göreli İstenç alanıdır. Devlet saltık İstenç alanıdır. Ve İstenç her durumda Yurttaşın tözü, özü, Özgürlüğüdür. Bu evrensel bireysellik, evrensel özgürlük, küresel türdeşlik karakteri ile Yurttaş Toplumu ve Modern Devlet geleneği, tutuculuğu, despotluğu ve ideolojik barbarlığı en son tanıyacak olan özgürlük İstencidir. Dünya-Tininin arkaik kültürel artıklardan özgürleşmesi, yetersiz törelliğini ve böylece törel idealini kavrayarak kendi gerçek değerleri ile varoluş kazanması — bu Erek erişilen öznel Özgürlük Bilincinin küresel nesnel yanıdır. Özgürlük Eylemdir.

 
İdea Yayınevi / 2014