İdea Yayınevi / Adlar
site haritası  
 
 
Helvétius
Frederick Copleston

Helvétius (1715-1771)  
Condillac'ın tüm ruhsal fenomenlerin dönüşmüş duyumlar olduklarını gösterme girişimi Claude Adrien Helvétius (1715-71) tarafından Anlık Üzerine (De l'esprit, 1758) başlıklı çalışmasında sürdürüldü. Helvétius bir doktor ailesinden geliyordu. Ailenin Schwezier olan özgün adı daha sonra Latince'ye uyarlanmıştı. Bir süre için vergi memurluğu görevinde bulundu, ama sözü edilen yapıtının uyandırdığı tepkiler yüzünden kraliyet hizmetinde bu görevi sürdürmesi olanaksızlaştı. Böylece, İngiltere'ye ve Berlin'e yolculukları dışında, kendi yurtluğunda dingin bir yaşam sürdürdü. İnsan üzerine kitabı (De l'homme, de se facultés et de son éducation) ölümünden sonra 1772'de yayımlandı.

Helvétius insan anlağının tüm güçlerini duyum ve duyu-algısına indirger. Yaygın olarak insanın duyu düzeyini aşan yetileri olduğuna inanılmıştır. Ama bu yanlış bir kuramdır. Örneğin yargıyı alalım. Yargıda bulunmak bireysel düşünceler arasındaki benzerlikleri ve benzemezlikleri algılamaktır. Eğer kırmızının sarıdan ayrı olduğu yargısında bulunursam, yaptığım şey 'kırmızı' denilen rengin gözlerimi 'sarı' denilen rengin etkileyişinden ayrı bir yolda etkilediğini algılamaktır. Yargıda bulunmak, öyleyse, yalnızca algılamaktır.

Bu indirgemeci çözümleme süreci insanın törel yaşamına da uygulanır. Öz-sevgi insan davranışının evrensel temelidir, ve öz-sevgi haz kazanmaya yöneliktir. ''İnsanlar kendilerini severler: tümü de mutlu olmayı ister ve eğer kendilerine her tür hazzı üretmeye yeterli bir güç düzeyi ile donatılmış olsalardı mutluluklarının tam olacağını düşünürler. Tüm güç sevgisi öyleyse kaynağını haz sevgisinde bulur.''76 Güç sevgisi gibi fenomenler ikincildirler, yalnızca temel haz sevgisinin dönüşümleridirler. ''Bedensel duyarlık öyleyse insanın biricik devindiricisidir.''77 Eliaçıklık ve iyilikseverlik gibi erdemler bile öz-sevgiye, eş deyişle haz sevgisine indirgenebilirdirler. ''İyiliksever bir insan nedir? Öyle biri ki bir sefalet görünüşü onda acı verici bir duyum üretir.''78 Son çözümlemede, iyiliksever biri insanların mutsuzluk ve acılarını yalnızca onda acılı duyumlara yol açtıkları için gidermeye çalışmaktadır.

Bu kaba indirgemeci ruhbilim temelinde Helvétius yararcı bir ahlak kuramı geliştirir. Değişik toplumlarda insanlar değişik ahlaksal görüşler taşımışlar ve iyi ve erdem gibi sözcüklere değişik anlamlar yüklemişlerdir. Ve bu olgu, eş deyişle, değişik halkların aynı törel terimlere değişik anlamlar yüklemeleri olgusudur ki tartışmada böylesine karışıklığa neden olmaktadır. Törebilim üzerine tartışmaya girişmeden önce öyleyse ilkin sözcüklerin anlamlarını bir karara bağlamamız gerekir. Ve, ''sözcükler bir kez tanımlandıktan sonra, bir soru ortaya atılır atılmaz çözülür.''79 Ama bu tanımlar keyfi olmayacaklar mıdır? Hayır, der, Helvétius, eğer iş özgür bir halk tarafından yerine getirilecek olursa. ''İngiltere belki de Avrupa'da evrenin kendisinden bu iyiliği bekleyebileceği ve elde edebileceği biricik ülkedir.''80 Eğer düşünce özgürlüğü kabul edilecek olursa, insanlığın sağduyusu törel terimlerin asıl anlamları için ortak birer anlatım bulacaktır. ''Gerçek erdem tüm çağlarda ve tüm ülkelerde böyle kabul edilmiştir. Erdem adı yalnızca kamuya yararlı ve genel çıkar ile uyumlu türde eylemlere verilmelidir.''81 Öyleyse, öz-çıkarın temel ve evrensel davranış güdüsü olmasına karşın, kamu çıkarı ya da yararı ahlak ilkesidir. Ve Helvétius ortak çıkara hizmetin ruhbilimsel olarak nasıl olanaklı olduğunu göstermeye çalışır. Örneğin, eğer bir çocuğa kendini sefil ve talihsizlerin yerine koyması öğretilirse, acılı duyumlar yaşayacak, ve öz-sevgi sefilliği gidermek için bir istek uyandıracaktır. Zamanın akışı içinde çağrışımın gücü iyiliksever dürtüler ve davranışlar yönünde bir alışkanlık yerleştirecektir. Öyleyse, tüm davranışın temelinde öz-sevgi yatıyor olsa bile, başkacıllık ruhbilimsel olarak olanaklıdır.

Bu bakış açısı davranış alışkanlıkları oluşturmada eğitimin herşeyden önde geldiğini düşündürür. Helvétius yararcı ahlak kuramının başlıca öncülerinden ve geliştiricilerinden biridir; ama yazılarının özel bir karakteristiği eğitimin gücü üzerinde diretmesidir. ''Eğitim herşeyi yapabilir'' ve ''bizi biz yapan eğitimdir.''82 Ama iyi bir eğitim dizgesinin kurulması ciddi engellerle karşılaşır. İlk olarak dinadamları sınıfı, ve ikinci olarak hükümetlerin çoğunun çok yetersiz ya da kötü olmaları olgusu vardır. Dinadamları sınıfının gücü kırılıncaya ve gerçekten iyi bir hükümet dizgesi eşit ölçüde iyi bir yasama dizgesi ile olgusallaşıncaya dek iyi bir eğitim dizgesi bulmamız olanaksızdır. Ahlakın birinci ve biricik ilkesi ''kamu iyiliği en-yüksek yasadır''83 biçimindedir. Ama çok az hükümet bu yasaya göre davranır. Gene de, ''eğitimin ahlaksal yanındaki her önemli reformasyon yasalarda ve hükümet biçiminde de bir reformasyonu gerektirir.''84

Bu düşüncelerin ışığında Helvétius politik despotizme çatmaktadır. Böylece İnsan Üzerine başlıklı çalışmasında Fransa'nın boyun eğdiği despotizmden söz eder ve ekler ki ''hem dehayı ve hem de erdemi söndürmek despotik erkin özelliğidir.''85 Yine, ulusal gönencin aşırı ölçüde eşitsiz dağılımından söz ederken belirtir ki, ''başına buyruk bir gücün baskısı altına alınmış bir halk arasındaki bu eşit dağılımla böbürlenmek bir ahmaklıktır.''86 Ancak özgür bir ülkededir ki ulusal gönencin aşamalı ve daha eşitlikçi bir yeniden-dağılımı olabilir. Öyleyse diyebiliriz ki Helvétius Voltaire'den çok daha önde duran bir politik reformcuydu; despotizmin devrilmesine ve halkın gönencine ondan çok daha fazla ilgi duyuyordu. Sol-kanat yazarlar tarafından kendi öncüllerinden biri olarak sözünün edilmesinin nedenlerinden biri budur.

Helvétius yalnızca dinadamlarına, özellikle Katolik rahipliğe değil, ama toplum çıkarlarının zararına gördüğü bildirilmiş ya da 'gizemli' dine saldırısında da yorulmak bilmez biriydi. Gerçekten, kendine yönelik dinsizlik suçlaması üzerine konuşurken buna karşı çıkar ve hiçbir Hıristiyan inağı yadsımadığını ileri sürer. Ama yazılarından bütünüyle açıktır ki bir doğal din biçiminden ya da deizmden başka birşeyi kabul etmeye hiç de niyetli değildi. Ve bu dinin içeriği herhangibir tanrıbilimsel inancın işlevinde olmaktan çok ahlakın işlevinde yorumlanır. ''Tanrının haklı ve iyi istenci yeryüzünün çocuklarının mutlu olmaları ve kamu gönenci ile bağdaşan tüm hazlardan yararlanmalarıdır. Felsefenin dünyaya bildirmesi gereken gerçek tapınma budur.''87 Yine, ''gerçek ilkeler üzerine kurulan ahlak biricik gerçek doğal dindir.''88

Helvétius'un derin bir felsefeci olduğu pek ileri sürülemez. Tüm ruhsal işlevleri duyuma indirgemesi kabadır, ve törebilimde temel düşüncelerinin kapsamlı hiçbir çözümlemesini ya da savunmasını vermez. Bu eksiklikler Fransız Aydınlanmasının kimi başka filozoflarının da gözlerinden kaçmadı. Örneğin Diderot Helvétius'un ayrıntıları törpüleme eğilimine ve tüm ahlaksal dürtüleri örtülü bencillik terimlerinde açıklamasına karşı çıktı. Gene de, indirgemeci çözümlemesinde, anlıksal aydınlanma ve eğitimin gücü üzerinde diretmesinde, ve Kilise ve Devlet üzerine saldırılarında Helvétius on sekizinci yüzyıl Fransız felsefesinin kimi önemli yanlarını temsil eder, üstelik ondan dönemin tipik bir düşünürü olarak söz etmek bir abartma olsa bile.

Notlar:
76On Man, 2, 7; çev. W.Hooper, 1777, I, 127.
77A.g.y., Hooper, I, s. 121.
78A.g.y., Hooper, I, s. 122.
79A.g.y., 2, 18; Hooper, I, s. 199.
80A.g.y., 2, 19; Hooper, I, s. 200.
81A.g.y., 2, 17; Hooper, I, s. 194.
82A.g.y., 10, 1; Hooper, II, s. 392 ve 395.
83A.g.y., 10, 10; Hooper, II, s. 436.
84A.g.y., Hooper, II, s. 433.
85Hopper, I, s. vi.
86A.g.y., 6, 9; Hooper, II, s. 105.
87On Man, 1, 13; Hooper, 1, s. 58-9.
88A.g.y., Hooper, 1, s. 60.
 


COPLESTON: AYDINLANMA: FRANSIZ AYDINLANMASI
BÖLÜM II: FRANSIZ AYDINLANMASI (2)

Çeviren Aziz Yardımlı . (C) İDEA YAYINEVİ 1989-1996

İdea Yayınevi / 2014